UK~6

133 11 26
                                    

07.08.2019 saat 20.17

Uçurumdaki Kelebek - 6 Bölüm.

Multini okuyunca anlayacaksınız. Bu yüzden iyice yaklaştırıp tam inceleyin

******

6 ay sonra...


Tamı tamına altı ay. Ne az ne çok. Bugün bu eve gelmemin altıncı ayıydı. Tam 6 ay önce ilk kez bu evde gözlerimi açıp, ömrümün bir kaç ayını bu evde geçireceğimi öğrendiğimde kendime lanet etmiştim. Nasıl geçecek bu aylar? diye geceleri ağladığımda pek az değildi.

Fakat şimdi tam aksini düşünüyordum. Eğer bir gün biri çıkıpta "Bu evdeki süren bitti, gitme zamanı" derse ne yapardım. Nasıl bu evdeki anılarım olmamış gibi çıkıp giderdim. Başak ablanın yanında uzun süre yaşamıştım. Fakat tekrar o eve dönüp, sessizliğe gömülmek fikri içimi ürpertiyordu. Aman Başak abla duymasın ne olur *-*

"Tabağınla oynamazsan, sevinirim. Geç kalıyoruz." Ardanın sesiyle zeytinleri oynattığım çatalı durdurup nefesimi dışarıya üfledim. "Tamam, allahın belası, tamam ömür törpüm, tamam." sofradan ayağa kalkıp çantamı omzuma taktım.

"Ben hazırım." deyip ellerimi göğsümde birleştiridim. Arda çayını höpürdetirken göz ucuyla bana baktı. 

"Kahvaltı etmedin doğru düzgün?" Şirince sırıtıp,  gözlerimi kırpıştırdım.

"Tost ısmarlarsın." Gözlerini devirip ayağa kalktı. Yanımdan geçerken kolundan tutup boynuna baktım. 

"Kravatını takmayı unutmuşsun." Elini cebine atarak çıkarıp bana doğru uzattı.

"Unutmadım, sadece erteledim. Bağlasana şunu." Yüzümü buruşturup kravata baktım. 

"Daha kibar ola bilirsin." dediğimde sıkıntıyla derin nefes alıp tekrar kravat olan elini bana uzattı.

"Lütfen bunu bağlar mısınız?" diye sorduğunda gülmemek için alt dudağımı ısırdım.

"Neden?" diye sorduğumda çileden çıkmış gibiydi.

"Çünkü bu yaşımda olmama rağmen hala beceremiyorum." dediğinde gülerek kravatı elime alıp, tekrar eline geri bıraktım.

"Maalasef canım benim, bende beceremiyorum." Kapıya doğru adımlarken gülmeden edemedim. 

Bu yıl ilk kez okula başlamıştım Ardaların okulu bu eve yürüme mesafesinde olduğu için her sabah bizim tayfayla beraber okula yürüyerek giderdik. Araba korkumu tam şekilde yenemesemde, yanımda Arda ve diğerleri olduğu süreçte sokağa alışmaya başlamıştım. Ama hala o arabaya binemiyordum.

Okula kayıt işlerimi Başak abla uzun eli kolu sayesinde hall etmişti. Artık bir kimliğim vardı. Başak ablanın soyadını taşıyordum. Ve tahmin edin ismim neydi. Çok zor değil. Tabiiki Kelebek.


Başak abla sayesinde, özel hocalardan dolayı tüm konulara sahip olduğum için Ardalarla aynı sınıftaydım. Bu bakıma şanslıydım. Okulun kantini dışınd sevdiğim diğer bir şeyiyse formasıydı. Dostum, bu okul forması cidden bir harika. Okul değil, kolej çünkü

Erkeklerin gri pantolonu, beyaz gömleği ve lacivert ceketi varken, kızların lacivert eteği, lacivert ceketi ve beyaz gömleği vardı. Ortak tek özelliğimiz kırmızı kravattı. Fakat bunu beceremediğimden takamıyordum. Sağolsun Derin benim kravatımı, Goncaysa Ardanınkini hall ediyordu.

"Çıkalım mı artık?" Başımı sallayarak ayakkabılarımı ve montumu giydim. Çantamı omzuma asarak Ardayı beklemeye başladım. Tamer gelirken Derini evden alır, yürüyerek bize doğru gelirlerdi. Bizde yol üzerinde Goncayı da alır, hepimiz okula beraber giderdik. 

Uçurumdaki KelebekWhere stories live. Discover now