UK~2

73 11 7
                                    


22.05.2019

Evvet! İkinci bölümle karşınızdayım) Geçen bölüm bana aşşırı destek oldunuz. Doğrusu hiç bakmazdınız sanıyordum ama sağolun var olun. 

İlk bölümlerde multiye şarkı koymadım çünkü şarkılar tadında güzeldir. 

İrelileyen bölümlerde multimize yakışır şarkılar koymak için önerilerinizi bekliyorum. Aslında ben uzun zamandır bu kitabı yazdığım için şarkı, final, karakterler fln hepsini hazır ettim ama sizin önerilerinizi de seve seve bekliyorum)

İyi okumalar)

****

"Başak abla sende kalsan burada olmazmı?" Diye sordum yalvararak. Başak abla bazı eşyalarımı getirmiş ve odamı yerleştirmişti. Şimdi beni ebediyete kadar terk etmek için hazırlanıyordu.

"Ama adsız konuşmadık mı?" Konuşmuştuk. Tabii konuşmak denirse. Ben yalvarmıştım. Başak ablaysa burda kalmam konusunda ısrar ediyordu.

"Tanımadığım birisinin evinde nasıl kalayım? Üstelik evde beni istemeyen başka biri varken. Ya bana kötü davranırsa?" Duygu sömürüsü... Her zaman işe yarar.

"Adsız. Arda iyi bir çocuk. Sen onun öyle davranışına bakma. Hem ben Mehmet beyle konuştum. Arda seni daha fazla rahatsız ederse bir önlem alacağız." Ayaklarımı rahatsız şekile yere vurdum. Ben sadece psikologa gelmiştim. Onun evinde kalmaya değil.

"Ya seni özlersem? Kime sarılacağım gece? Hem regl dönemimde kim yardımcı olacak bana? Acımıyormusun?" Dedim burnumu çekerek. Yanıma gelerek ellerimi avuç içine aldı ve yanağıma sulu öpücük bıraktı.

"Sanki dünyanın diğer ucundaymışsın gibi konuşma. Elbette seni sık sık ziyaret edeceğim. " Nedense bu konuda Başak ablaya güvenmiyordum.

"Tamam o zaman. Sen git. Yoksa veda çok zor olacak." Dedim ondan ayrılırken. Odamdaki masanın üzerinde duran çantasını alarak odadan çıktı. Onu geçirmek için bende çıkmıştım. Sanki senin evin. Benim evim olmasa bile artık burada yaşıyordum. Ve sanırım kendimi germemeliydim.

Başak abla çıkış kapısının önüne gelince bana tekrar sarıldı. "Her şey çok güzel olacak." Kulağıma sihirli sözcükleri fısıldayıp gitmişti. Kapıyı kapatarak dolan gözlerimi evi duvarlarında gezindirdim.

100...93...86...79... 72... 65...57

Siktir! 65ten 7 çıkarsam 58 kalırdı 57 değil. Bu benim Başak abla tarafından bana aşılanan bir karakterimi. Ne zaman ağlayacak olsam yüzden geriye 7-7 sayardım. Kesinlikle işe yarıyordu. Tabii hata yapmazsanız.

Ancak beynim bana oyun oynuyur olacak ki sade bir kaç işlemi bile yapamamıştım. Bunu acilen Matematik hocamla görmüşmem lazımdı.
Bunca saçma düşünce bile gözlerimin tekrar tekrar dolup boşalmasını engellemiyordu. Sanırım bu ağlamaktı. Ve ben kreşe bırakılan minik yaramaz çocuk gibi ağlıyordum.

Biraz hava almak ve kafamı boşaltmak için bahçeye çıkmaya karar verdim. Çok güzel ve geniş bahçesi olan bu ev en azından benim için bahçeli bir cehennem gibiydi. Nankörlük yapıyor ola bilirdim. Ama tanımadığım bir evde yaşamaya başlamıştım. Bu benim için üzülmeye değer bir konuydu.

Bahçeye adımımı atarak gidip ahşap sandalyelerin birine oturdum. Akşam olmuştu. Ve uçuşan minik böceklerin sesini duyuyordum. Ayağa kalkıp bir kaç adım atarak çimlere oturdum. Başımı yukarıya doğru kaldırıp yıldızları seyr etmeye başladım. En çok parlayan yıldıza göz kırpip kendi kendime konuşmaya başlamıştım.

Uçurumdaki KelebekWhere stories live. Discover now