UK~3

71 14 8
                                    

Uçuruma aşık bir kelebek uçurumdan atlarsa, intihar mı sayılır yoksa vuslat mı?

                                 -by stotsbery
Yazılmaya başlandı;
08.06.2019
23;42

*******

"Başlayalım." Evet başlıyorduk. Bugün iyileşmem için yapacağımız ilk terapiydi.
Mehmet amcanın beyazlarla kaplı seans odasında oturuyordum.

Her taraf beyazlarla kaplanmıştı. Beyaz döşeme, beyaz duvarlar, beyaz mobilyalar, beyaz kalemler, beyaz defterler... Ve beyazlar içinde Mehmet amca.

"Başlayalım Mehmet amca." Dedim nefesimi dışarıya üfleyerek. Ben rahat kanepede uzanırken Mehmet amca önümdeki koltuğa oturdu. Eline defter ve kalem alarak beyaz gözlüğünü taktı.

"Seans boyunca bana sadece doktor bey diyeceksin. Benim için fark etmez ama bilinç altına daha iyi işlemek için..." Başımı salldîm. "Peki doktor bey."

"İlk önce gözlerini kapatmanı isteyeceğim. Gözlerini kapa ve bedenini rahatla... Bilinç altını tamamen boşaltmanı istiyorum." Gözlerimi kapadım ve Başak abladan aşina olduğum rahatlamaya geçtim.

"Güzel. Şimdi biraz daha rahat olmanı istiyorum. Hafızanın en derinine in. Orasını okyanusunun dibi gibi düşün ve in. İn. En sonda ne gördüğünü bana söyler misin?"

"Kapalı bir sandık. " Dedim gözlerim kapalıyken. Derin bir okyanusun dibindeydim ve en dipte ahşap bir sandık vardı.

"Hm, peki. Kutu neden yapılmış?" Mehmet amca sakin bir tonla sordu.

"Ahşaptan. Ahşaptan yapılma bir kutu. Ağzında kilit var. Demir bir kilit." Bir süre bir şeyler yazdı ve devam etti.

"Peki açmaya çalış bakalım aça biliyor musun?" Hayalimde kutuya yaklaştım ve açılması için bir kaç kez zorladım. Fakat "Açılmıyor" diye mırıldandım.

"Peki, o halde onu bırak ve hemen yüzeye çık. Ardından bir araba göreceksin." Tüm bunları zihnimde canlandırırken sahilde kırmızı bir arabayı görmemle yutkundum.

"Kırmızı. Kırmızı bir araba. Küçük olanlardan. Kaplumbağaya benzeyenlerde hani. Bir dizide de vardı. O var sahilde. Öylece duruyor." Konuşmakta zorlanıyordum. Dilim sanki beynimden gelen emirleri def ederek kendi başına haraket etmeyi karara almıştı.

"Yaklaş ona Adsız. Yaklaş ve bana ne gördüğünü söyle." Arabaya yaklaştım. Yavaş yavaş gelerek kapısına vardığımda durdum. Elimi o kapıya atıp onu açacak cesaret yoktu.

"Açamam. O kapıyı açamam." Diye mırıldandım. Mehmet amca derin bir nefes aldı. "Peki sadece pencereden bak. Bak ve ne gördüğünü söyle." Pencereye yaklaştım. Sanki gerçekten o sahilde, o arabanın yanında gibiydim. Sanki tüm bunlar bir hayal ürünü değilde gerçek gibiydi.

"Arabanın içi bomboş. Fakat arkada bir battaniye var." Dedim. Şimdiye kadar bunları ne bir yerde görmüş ne de okumuştum. Peki tüm bu olanlar bilinç altımda nasıl yer edinmişti? Uydurma gücüme hayrandım doğrusu.

"Nasıl bir battaniye? Rengi ne mesela? Deseni, kumaşı... Anlaya biliyor musun?" Gözlerimi daha sıkı sıktım. Bir şeyler görmek istiyordum. Gerçekten bu tedaviler bir işe yarasın. En azından aileme kavuştursun beni istiyordum.

"Su yeşili bir batteniye. Üzerinde kahverengi evler var. Yün gibi. Bilmiyorum kalın." Gözlerimi olabildiğince sıktım. Amacım kendime verdiğim acıyla zihnimi yönlendirmek ve hafızamı geri kazanmaktı. Ne kadar başara bilirsem artık.

Uçurumdaki KelebekWhere stories live. Discover now