Canan: Salıpazarı'na...

                Rakım: Salıpazarı, işte kapımızın önüdür.

                Fedayi: Tophane'ye kadar bile gidiyoruz efendim.

                Rakım: Yok dadıcığım. Şöyle mesire yerine, mesela Ihlamur'a filan.

                Fedayi: Oraya geçen yaz götürmüştüm. Ama Canan öyle yerleri sevmedi.

Rakım: Belki şimdi sever.

Canan: Oraları fena efendim. Kadınlar, erkekler çok fena. İnsan rahatsız oluyor. Evimiz daha iyi.

                Fedayi: Bir kere de Küçük Çiftlik'e götürmüştüm. O gün tenha olduğu için güzel eğlenmiştik.

                Canan: Gerçekten dadı kalfacığım! O gün ne kadar eğlenmiştik, kırlar ne kadar güzeldi. Ağaçlar, o havuz... Aman ne kadar güzeldi.

                Rakım: (Kız sevindikçe memnun olarak) İyi ya, yine gitmeli değil mi?

                Fedayi: Yaz gelsin de yine gideriz. Ben kızımı, Canan'ımı sıkmak istemem.

                Rakım: Bilmez miyim dadıcığım?

                Canan: Dadı kalfacığım beni kızı gibi sever. Ben de onu annem gibi severim, diye koşup Fedayi'nin, o sadık merhametli Fedayi'nin boynuna sarılıp öpmeye başlar.

                Rakım: (Bu samimiyetten tarifi mümkün olmayan hazlar alıp) Yok ama, benim dadıcığımı böyle karşımda öpmeyeceksin. Ben kıskanırım, diye kalkar, o da kendisini dadısının kucağına atıp onu öpmeye başlar. Biçare Fedayi, bir kucağında Canan'ı, bir kucağında Rakım'ı böyle görünce gözyaşlarını tutamaz.

                Fedayi: Ah hanımcığım, iki gözümün nuru hanımcığım! Mezarında bizim şu halimizi görüyor musun?

                Rakım: (Gözleri dolarak) İşte dadıcığım, seni anamızın yerine koyduk. Anacığımın yanakları çürümüşse hamd olsun senin yanakların sağlam.

                Bu sözler Canan'ın da dikkatini çekmişti fakat bu manzara çok uzun sürmeyip herkes yerli yerine oturdu.

                Rakım: Ey dadıcığım! Bizi önümüzdeki çarşamba günü Kağıthane'ye götürür müsün?

                Fedayi: Seni de mi?

                Rakım: İsterim ya!

                Canan: (Sevincinden çıldırasıya) Siz de mi bizimle beraber geleceksiniz efendim?

                Rakım: Hay hay

                Canan: Öyle ama Kağıthane'de siz bizimle oturamazsınız ki?

                Rakım: Çarşamba günü orada kimse yoktur. Koca çayırlarda yalnız biz olacağız.

                Canan: (Daha çok sevinerek) Ya! Öyle mi! Aman canım dadıcığım bizi götür.

                Fedayi: Götürürüm kızım. Niçin götürmeyeyim?

                Rakım: Hatta ustan Jozefino da gelecek.

                Canan: (Sevinci daha da artarak) Öyle mi? Aman ya Rabbi! Dadı kalfacığım Jozefino da gelecekmiş!

                Fedayi: Daha iyi ya işte. Hep biz bizeyiz demek.

Felatun Bey ile Rakım EfendiWhere stories live. Discover now