66. Bölüm "İNTİBAH"

Comincia dall'inizio
                                    

Endişeyle, "Hım?" diye mırıldandıktan sonra gözlerine kısa, kaygılı bir bakış attım ve kol çantamı yatağın üzerinden almak için eğilirken, "Keşke sen de gelebilseydin," diye devam ettim tedirginlikle.

Yerimde dikleştiğimde tek eliyle çenemi nazikçe kavrayarak yüzümü gözünün önünde sabitledi ve "Yanında olacağım," dedi temkinli bir sesle. "En azından tavsiyelerime kulak verirsen bunu hissedersin. Uygun ortam olmazsa ya da cesaret edemezsen sakın aceleye getirmeye kalkışma. Hem benim Koray'ı karşıma alıp ciddiyetimi izah etmem de iyi olabilir." Gözlerimin içine ikna etmek ister gibi baktı. "Duruma göre şekil alacaksın, tamam? Kendini hiçbir şeye mecbur hissetme."

Hızlıca kafamı sallayınca elini çenemden indirdi. Bakışları yavaşça bedenime kaydığında ve baştan ayağa süzdüğünde yüzündeki muzip ifadeyle, "Bu arada fıstık gibi olmuşsun," dedi sırıtarak.

Kafamı aşağı eğip kıyafetlerime kısa bir bakış attım ve "Beğendin mi? Teşekkür ederim," dedim gülümseyerek.

Siyah beyaz geometrik şekillerle desen verilmiş dar, üstüme cuk oturan mini bir etek giymiştim ve üstümde de V yaka gelen siyah, yarım kol bir bluz vardı. Bluzun üstüne Hakan gelmeden hemen önce geçirdiğim siyah deri ceketimin yakasına sıkışmış saçlarımı kurtardım ve bir kenarını kulağımın arkasına sıkıştırdım. Kehribar rengi saçlarımı dalgalandırmıştım ve koyu da bir göz makyajı yapmıştım. Eliyle elimi sıkıca kavradı ve kendiyle beraber gerginlikten kıvranan bana da yön vererek, "Her an aile yemeğini ekip gecelere akacakmışsın gibi dursan da... evet, çok güzel olmuşsun," diye mırıldandı.

Merdivenin başına geldiğimizde birbirimizden ayrılarak durduk ve o sırada gözlerimi devirdim. "Aşırı stresten öyle bir şeye kalkışsam bile gideceğim yer Çıkmaz olur... Biliyorsun, hala reşit değilim."

Beğeni ve hayranlıkla ifade bulan bakışlarıyla beni bir kez daha kısaca süzdükten sonra, "Bu halinle kimse sana kimlik sormaz zaten, merak etme," dedi ve duraksayıp devam etti. "...ama asıl mesele... sonra ne olur? Sonra kimler ne sorular sorar?" dediğinde onunla beraber ben de kıkırdadım ve onun saçmalamaya daha da niyeti varken karnına hafifçe vurup onu geriye iterek merdivene tırmanmaya başladım. Aynı zamanda yalancı bir oflamadan sonra, "Kaç gündür bugünü bekliyorum ben, deli misin?" diye sordum. "Tek düşündüğüm şey iyi geçmesi... Sen de dua et, boş durma."

Ben merdivenin sonuna geldiğimde o çıkmaya başlamıştı. Kendimi bir çırpıda koridora attıktan hemen sonra o da başını çıkardı. Doğrulduğunda eğilip merdivenin tepesine kapağı kapattı ve ellerini birbirine çırparak, "O iş bende," deyip göz kırptı.

Haline gülümsedim ve aramızdaki mesafeyi kapatıp kollarımı beline sardım. Yanağından büyük ve yavaşça öperken, "Seni seviyorum..." diye mırıldandım. "...ve daha önce de söylediğim gibi... bu çok yetersiz bir kalıp."

Yüzlerimizin arasında santimler varken kafasını ve bakışlarını aşağı eğerek hizama inmeye çalışıyordu. Kaşlarını hafifçe çattı ve "Söyleme o zaman," diye cevap verdi. "Bana da attığın bir bakıştaki tatmini vermiyor zaten... Beni sevdiğin her hareketine yansıyor, keşke benim gözümle bakabilsen sana. Bunu fark ettiğim andan beri her mimiğini, her hareketini incelemek en büyük hastalığım haline geldi. Böyleyken öyle sevecen oluyorsun ki... Uyurken bile beni sevdiğini anlatıyorsun sanki bana." Yüzüne kıpırdamadan bakmayı sürdürdüm. O da kısa bir duraksamadan sonra içtenlikle devam etti.  "Hayatım  boyunca sahip olduğum en paha biçilemez şeysin sen. Yürüyen bir vefa, sadakat, herhangi bir insanın sevgilisinden bekleyebileceği tüm duyguların timsali gibisin... ve... ve ben seni hak edecek bir şey yaptığımı düşünmüyorum."

TAKINTIDove le storie prendono vita. Scoprilo ora