otuz dokuz

75.7K 4K 2.7K
                                    

Medya: Yalın

Bölüm ithafı: hazanduman

*

Vücuduma çarpan soğuk suyu hissettiğimde yattığım yerden hızla doğruldum. "Siktir!" Uykudan bir çırpıda çıkan gözlerimi sonuna kadar açtım. "Noluyor amına koyayım?!"

Başımda zebellah gibi dikilen Yalın elinde tuttuğu boş sürahiyi salondaki sehpanın üstüne koyup ters ters bana baktı. "O ağzını ben kırmadan önce toparla, konuşacaklarımız var."

"Lan konuşmak için uyanmamı bekleyemedin mi?!" Koltuktan kalktım. "Bari insan gibi uyandırsaydın anasını satayım. Bu soğukta o buz gibi suyu içmiyorsun herhalde," dedim ıslanan tişörtümü sirkelerken. "Nereden buldun sen onu?"

"Senin için özel olarak buzlukta beklettim kardeşim."

Kardeşini...

Neyse.

Sinirli ve uykulu olduğum için sarsak adımlarla odama doğru ilerledim. Kısa bir duş alıp üzerimi giyindikten sonra salona döndüm yeniden. Yalın bıraktığım yerde duruyordu hala. Bakışlarında hiçbir yumuşama yoktu, her an beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. Sonunda istemediğimiz o yüzleşme gerçekleşecekti anlaşılan. Asude'yle ilgili sorguya çekilecektim.

"Benim elimden bir kaza çıkmadan çabuk otur şuraya." İşaret ettiği koltuğa oturup tekli koltuktan bana bakan ona döndüm. "Anlat. Ne demek oluyor tüm bunlar? Asude'den nefret ederken bir anda ne oldu da yeniden kızla sevgili oldun?"

"Neydi şu söz?" diye sordum onu tiye alarak. "Hah! Buldum. En büyük aşklar nefretle başlar. Benimki de o hesap."

"Esat yemin ederim elimde kalırsın. Ne Umut ne bir başkası kurtaramaz seni elimden."

Sahi ben en son Umut'un dizinde uyuyordum, ne ara bu dangozla baş başa kalır oldum? Eve nasıl geldim?

Kaşlarımı çattım. "Umut demişken... ben en son dışardaydım. Nasıl geldim eve?"

"Umut aradı. Seni tek başına getiremeyeceğinden yardım istedi benden. Beraber getirdik seni buraya. Uyurken sana dalmamak için zor tuttum kendimi. Dua et Umut için bu kadar sakin kalıyorum."

"Bu mu sakin kalmış halin?" diye sordum her an üstüme atlayacakmış gibi duran bedenini işaret ederken. "Bunun şerefine bırak duayı ben şükür namazı kılarım kardeşim, sağ ol."

"Lan o alaylı ağzını siktirtme bana!" Hızla yerinden atılıp yakalarımı tuttu. "Tek bir şey lan, tek bir şey istedim senden! Onu üzme dedim!" Her cümlesinde bedenimi sarsıyordu ama zarar vermiyordu. Bana zarar veremeyecek kadar bitkin bakıyordu gözleri. Kızgın, kırgın. "Onu üzersen karşında beni bulursun dedim! Sen ne yaptın?" Yakamı tutan elleri sıklaştı. "Onun o güzel kalbini paramparça ettin. O kız, sevgisine bir türlü inanmadığın o kız, içindeki tüm kırgınlıkları bir kenara bırakarak geldi bugün yanına. Neden? Beyimizin üstüne birazcık gelindi diye üzgündü öyle değil mi?"

Alaylı sorusunu duymazdın geldim. İçinde Emir'in olduğu bir konu benim için 'birazcık' olamazdı. Olmadı da.

"'Ben üzgün olmuşum siktir et önemli olan onun üzgün olmaması' dedi bana bugün. Benim küçüğüm bugün ilk defa bana küfürlü bir cümle kurdu. Neden biliyor musun geri zekalı? Çünkü seninle konuştukça sana benziyor. Madem onu sevmeyeceksin, bu saatten sonra konuşmayacaksın onunla!" Sertçe sarstı bu kez bedenimi. "Duydun mu beni? Konuşmayacaksın!"

"Eh yeter be!" Ellerini iterek kalktım oturduğum koltuktan. Boşluğundan yararlanıp kurtulmuştum elinden. İstese ağzıma sıçacak güçteydi. Üstüme gelmesi kolaydı çünkü onların gözünde suçlu olan hep bendim. Ama öyle değildi işte. "Ben mi istedim beni sevmesini? Ben mi dedim gel konuşalım da ağzına sıçayım diye? Ha? Söylesene bunlar benim isteğim doğrultusunda mı gerçekleşti de tüm suçu bana atıyorsun?" Cevap vermedi. "Uyardım onu defalarca. Sevme dedim, canın yanar dedim, uzak dur benden dedim. Dinlemedi. Ben nasıl seni dinlemediysem o da beni dinlemedi. Takmadı beni. Umursamadı. Senden gelecek her şeye razıyım ben dedi çıktı işin içinden." Acıyla buruştu yüzüm. "İnanıyorum anasını satayım. Seviyorum seni dediği her gün inanıyorum ona. İyileştireceğim diyor, çekip kurtaracağım seni diyor, mutlu olacaksın diyor. Her gün buraya..." derken göğsümü yumrukladım. "...umut tohumları ekiyor."

BEN GELDİM | Texting ✔Where stories live. Discover now