KAPI VAKASI

9 2 3
                                    

Hyun Ri ' nin ağzından,

Kan içtikten sonra yeniden doğmuş gibi hissettim.
Kafamı Soo Hae 'ye çevirdiğimde bir süre bakıştıktan sonra bana sarıldı.
Bende kollarımı ona sardım ve başımı omzuna koydum.
Sarılmak mikemmel bir his.
Soo Hae geri çekilip;
SH: İyi misin?
HR: Bomba gibiyim.
Birbirimize bakıp gülümsedik.
HR: Sungjae nasıl, uyandı mı?
SH: Seni kurtarmaya gelirken hala uyanmamıştı
HR: Hadi odasının oraya gidelim.
Soo Hae kafasını yavaşça salladı. Sonra yataktan kalkıp dördümüz birlikte ilerledik.  Odasının penceresinden biraz onu izledikten sonra koridorun duvarında asılı olan saate baktım.  Soo Hae ye dönüp ;
HR: Saat 4.30 olmuş, hadi eve gidip biraz dinlenelim,dedim.
SH: Haklısın hadi gidelim
Dedikten sonra jimin ve taehyung 'a dönüp ;
HR: Geliyorsunuz değil mi?
JM: Evet, geliyoruz.
Kafamı peki manasında salladıktan sonra hastahaneden çıkıp eve doğru yol aldık.
Yol boyunca kimseden çıt çıkmadı.  Eve geldiğimizde herkez odasına geçti.
Kan içsemde üzerimde hafif bir yorgunluk vardı. Uyursam geçeceğini umuyordum.
Soo Hae ye döndüğümde göz göze geldik. Beni kurtarmaya geldiğinde dövüşürken aldığı darbelerden dolayı yorgun görünüyordu.  Beynini okumak istedim ama hiç birşey düşünmüyordu sadece çok yorgundu.
HR: İyi uykular
SH: Sanada
Sonra gözümü tavana çevirdim. Bir süre tavanla bakıştıktan sonra uyudum. Sabah uyandığımda ,saat 8'di. Soo Hae ye dönüp baktım. Hâlâ uyuyordu, bende sessizce yataktan kalkıp banyoya geçtim. Yüzümü yıkayıp, üstümü değiştirdikten sonra hemen mutfağa geçip kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Hemen yiyip hastaneye gitmemiz gerekti.  Son tabağı koyduğumda içeriye Soo Hae,  taehyung ve jimin sırayla içeriye girdiler.
SH-TH-JM: Günaydın
HR: Sizede Günaydın.
Hep birlikte oturup yemeğimizi yemeye başladık. Yine kimse konuşmuyordu.  Boğazımı temizleyip:
HR: Kahvaltıdan sonra hastaneye gideceğim, gidecek olan var mı?
SH-TH-JM: Olur.
Noluyodu bugün hepsi aynı anda cevap veriyordu.  Anlaşmalı gibi. Yemeği yiyip sofrayı hiç toplamadan direk hastaneye geçtik.  Odanın önüne geldiğimizde sungjae uyanmıştı ve hemşireyle konuşuyordu. O anki sevinçle jimine sarıldım. Aha naptım ben. Sıçtım. Çocuk kaskatı kesildi. Hızla kollarımı çekip Soo Hae ye döndüğümde bana şaşkın bakıyordu. Bense kıpkırmızı olmuştum. Hiç jiminin yüzüne bakmadım. Soo Hae imalı bir şekilde gülümsedi. Ama ben hiç bozuntuya vermeden gidip Soo Hae ye sarıldım. Sonra hemşire odadan çıkınca Soo Hae den ayrılıp kimsenin yüzüne bakmadan direk hemşirenin yanına gittim.
HR: hemşire hanım, yanına girebilirmiyiz?
Hemşire: tabi ki
Hızla kimseyi beklemeden direk içeri girdim. Ah galiba buralar çok sıcak oldu çünkü ben terlemeye başladım.
HR: Sungjae iyi misin?  Bir yerin ağrıyor mu?
SJ: İyiyim birşeyim yok saol.
SH: Ne kadar korktuk haberin var mı?
Sj:... :(
HR: Neyse artık geçti bunlar.  Ben senin çıkış işlemlerini halledeyim.
JM: Bende geleyim mi?
HR: Y-yo yok gerek yok ben hallederim
Hah bu seferde kekeledik. Oscar'a aday olma hakkım doğdu.  Yılın en iyi kekeleyen insanı. Mikemmel. Danışmaya gelerek hızla çıkış işlemlerini bitirdim. Seri adımlarla bizimkilerin yanına geldim. Hep birlikte sungjae 'nin evine doğru geldik. Taehyung, sungjae ve soo Hae ile birlikte arabadan indik ama jimin inmedi.

TH: Sen neden gelmiyorsun?
JM: Arabayı ödünç almıştım, tekrar götürmem gerek.
TH: Peki
Hep birlikte eve girdikten sonra herkez bir koltuğa yayıldı.
SH: Ben sungjae için şu koltuğa yer hazırlayayım,dedi ve içeri gitti. Taehyung ise telefonunu çıkarıp uğraşmaya başladı. Sungjae ye baktığımda kafasını arkaya atıp gözleri kapalı bir şekilde duruyordu. 1-2 dk sonra Soo Hae elinde çarşaf yastık vb. şeylerle gelmişti. Ona yardım ettikten sonra sungjae ayağa kalkıp hazırladığımız yere uzandı.
SH: Kahve içen var mı?
TH-HR: Ben
SH: Tamam
Soo Hae içeri gidince zil çaldı. Gelen muhtemelen jimindi. Taehyung aldırış etmeyince el mecbur ben kalktım. Utangaç adımlarla kapıya gittim. Kapının kolunu yavaşça indirerek açtım. Bir eli pantolunun cebindeyken diğer eliyle dağınık saçlarını geriye itti. Ahh lanet, böyle bir çok yahuşuklu görünüyordu. Ne diyom ben. Gözlerini bana çevirdi. Bense hızla kafamı eğip yere bakacakken kafamı kapıya çarptım. Kafamı tutup geri çekildim, kapıya baktığımda çarptığım yerin içine çöktüğünü farkettim. Kapıyla bakışırken bir kahkaha sesi geldi. Kafamı hışımla jimine çevirdim. Ama olduğum yerde dondum. Kafasını arkaya atmış gülüyordu. Ahh bu nasıl bi yakışıklılık,bu nasıl bi tatlılık. Noli bana? Hızla kafamı sallayarak kendime gelmeye çalıştım. Gülmeyi bıraktığında kafasını öne getirdi. Öne getirirken saçları tel tel öne düştü. Şimdi ölücem. Neyse. Arkamı dönüp "hoşgeldin" dedim ve kaçar gibi gittim. Soo Hae hala mutfaktaydı. Tae ve sungjae ise uyuyorlardı. Tamda uyuyacak zamanı buldunuz. Hemen rotamı mutfağa çevirdim ve soo Hae nin yanına resmen uçtum. Mutfağa gittiğimde tezgaha yaslandım. Derin derin nefesler almaya başladım. Soo Hae yanıma gelip
SH: Ne oldu?
Diye sordu,hah gelde cevap ver...
HR: H-hiç birşey.
Tabikide buna inanmamıştı. Elimi tuttu. Hah kesin gücünü kullanacaktı.
Yapcak birşey yok. Elimi bıraktığında yüzüne baktım. Önce bir süre bana baktı,sonra kahkaha patlattı. Hemen mızıkçılık moduma geçip.
HR: bunda gülünecek birşey yok.
Dirseğiyle kolumu dürterek.
SH: tabi tabi,birileri erimiş galibaaa.
HR: saçmalama be.
SH: Hadi onu geçtim diyelim, adamın kapısını kırmışsın.
HR: Kapısını kırmadım, sadece içine çöktü.
SH: Sadece içine çöktü? He canım bu çok normal birşey. O zaman sungjae ye "Özür dilerim, kafamı çarpınca kapın içine çöktü." dersin.
HR: hadi kahveleri al da gidelim.
Diyip göz devirdim.
SH: Tamam başkan, sinirlenme.
Tezgahta iki küçük tepsi vardı. Birinde kahveler, diğerinde ise kahvenin yanında atıştırmalık şeyler vardı. Kahve olanı ben aldım. 3 kahve vardı ama tae uyuduğundan onunkini jimine verebilirdik. İçeri geçip elimdeki tepsiyi jimine uzattım. İçindeki kahve ve bardağını aldı ve geriye yaslandı. O tae'nin uyuduğu oturuyordu. Bizde diğer boş koltuğa oturduk. Soo Hae kahvesini aldı ve telefonunu çıkarıp uğraşmaya başladı. Bense tedirgin bir şekilde kahvemi içiyordum. Jimin koltuğun benden tarafında oturuyordu. Az hareket etsem dizine değerdim. Tepsinin içindeki çikolatadan almak için uzandım ki aynı anda jimin de uzandı. Tesadüfe bakın ki ellerimiz Birbirine değdi. Bak işte gene oldu. Bana sıcak basıyor sağdan soldan. Bir öksürük sesi geldi. Kafamı çevirdiğimde Soo Hae kafasını telefonundan kaldırıp bize bakıyordu. Hemen elimi çekip geriye yaslandım. Kesin kıpkırmızı oldum.
SH: Hyun Ri istersen kalk bi yüzünü yıka
HR: Neden ki?
SH: (sinsice gülümseyerek)  galiba kahvenin sıcağı yüzünden suratın kıpkırmızı oldu.
Göz ucuyla jimine baktığımda sırıtıyordu.
HR: Bence de öyle oldu, ben bi elimi yüzümü yıkayayım.
Dedim ve Soo Hae ye 'sonra görüşcez ' bakışı attım. O da hemen anladı, akıllı çocuk. "tabi efendim" diye geçirdi içinden. Ardından resmen banyoya kaçar gibi gittim. Soğuk suyu açtım,5-10 defa su çarptım yüzüme ama yok geçmiyordu. Suyu kapattım ve yüzümü havluyla sildim. Ellerimi kıpkırmızı olan suratıma koydum ve tabikide içimden -yoksa duyup dalga geçecekler - 'sakin ol, sakin ol' diye geçirip kendimi rahatlatmaya çalıştım. Yüzümün kırmızılığı geçince banyodan çıkıp salona ilerledim. Kahvemi tekrar elime alıp koltuğa oturdum. Bir yudum almıştım ki yüzümü eşkittim. Çünkü soğumuştu. Bardağı masanın üstüne koydum ve ellerimle oynayarak başka yerlere bakmaya başladım. İçimden de hafif bir şekilde şarkı mırıldanıyordum.

BLOODY DUTYKde žijí příběhy. Začni objevovat