Çocuk, Rüştiye mektebine1 verilmişti. Çantası elinde her gün okula gider gelirdi. Bir de haftada iki kez özel ders için gelen Fransız bir hocası vardı. Mustafa Meraki Efendinin kendisi öyle tahsil görmüş adamlardan değildi. Dolayısıyla çocuğunun eğitimi için gerekli ilgiyi gösteremedi. O, oğlunun mektebe gidip gelmesini, özel Fransız hocasının olmasını bir çocuğun eğitimi için yeterli görürdü. Oğlunun gördüğü eğitim böyle olunca, kızının eğitiminin ne halde olduğunu tahmin edebilirsiniz. Hemen şunu hatırlatalım ki, bu çocukların giyim kuşamları son derece iyiydi. Beyoğlu'nda çocuk elbisesi olarak ne moda olduysa, Meraki Efendi herkesten önce onu alıp çocuklarına giydirmeye kendisini mecbur hissederdi.

Ha!.. Bak biz şunu hatırlatmayı unuttuk. Bizim Mustafa Meraki Efendinin ismi yalnızca Mustafa Efendidir. "Meraki" lâkabı kendisine sonradan verilmiştir. Çünkü bu adamın bazı garip halleri vardır. Mesela, kendi evinde mükemmel bir yemek dururken, o bazı akşamlar gidip Beyoğlu'nda bir bakkal dükkânında çiroz, zeytin gibi şeyler yerdi. Soranlara da "Ne yapalım merakımdır." derdi. Yine bazı geceler, Naum'un tiyatrosuna karşılık Elmadağı'nda balıkçı ve kuşbaz takımının gittikleri yerlere gitmesine bir anlam veremeyenlere "Merak bu ya!" gibi karşılıklarda bulunduğundan "Merakımdır.", "Merak bu ya!", "Merakıma dokundu.", "Merakım elvermez." sözleri kendisine "Meraki" lâkabının verilmesine sebep olmuştu.

Buraya kadar sunduğumuz bilgilerle, bizim Felâtun Beyin geçmişine bakılıp şimdiki halleri tahmin edilebilir. Şimdi yine, Mustafa Meraki Efendinin kırk beş, oğlunun yirmi yedi, kızının da on dört yaşlarında olduğu zamanlara dönelim.

Felâtun Bey, önemli kalemlerin2 birisinde memurdu. Devlet dairelerinde bazı efendiler vardır, yüksek makamlara gelebilmek için kâtiplik zamanlarını gece gündüz çalışmaya ayırırlar. Bunun gibilerini herkes tanır ya! Bizim Felâtun Bey bunlardan değildi. Ayda eksiksiz yirmi bin kuruş geliri olan bir babanın tek oğlu olup, kendisini Eflâtun'larla bir tutan bu adamın hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. Buna dayanarak, cuma günü mutlaka bir piknik yerine gidip cumartesi bir önceki günün yorgunluğunu çıkarır. Pazar günleri piknik yerleri daha alafranga olduğundan hiç gitmezlik edemez! Pazarın yorgunluğunu da pazartesi çıkarır. Salı günü daireye gitmek için hazırlansa da, havayı ziyaret için pek uygun bulup eş dost ziyaretine çıkar; bu günü de böylece tatil ilân etmiş olur. Çarşamba günü "altıdan dokuza"3 kadar dairede haftanın olaylarını dinler, akşam için, sohbet edecek kendisi gibi genç birilerini bulup Beyoğlu'nda oturur. Böylece Perşembe gecesi alafranga eğlence yerlerinde geçirilir, sabahlanır, Perşembe günü de akşama kadar uyunurdu. Nihayet yine cuma gelir ve işte şu bir haftalık meşguliyet nasılsa diğer haftalar da birbirine benzer şekilde geçerdi.

Böyle haftada üç saat kaleme gidip onu da binbir türlü hikâye dinlemekle geçiren bir delikanlı ne öğrenebilir ki?

Nasıl ne öğrenebilir? İşte Felâtun Bey öğrenmiş ya! Yazısı var, okuması var, Fransızcası var. Zeki, anlayışlı, becerikli... Özellikle de her ay eline geçen yirmi bin kuruşluk baba geliri! Bir adamın dünyada öğreneceği daha ne kaldı ki?

Bakın şimdi, Allah için söyleyelim, Felatun Beyin yeni çıkan eserlere merakı oldukça fazladır. "Canım şöyle bir eser basılmış." dediler mi Felatun Bey için "Onu görmedim." demek olamazdı. Hangi kitap çıkarsa çıksın, satıcılardan kendisine daima kitap götürmeye alışmış olan, en önce Felatun Beyin kitabını götürüp Beyoğlu'nda ciltçi Gulam'a teslim eder, o da güzel bir alafranga cilt yapıp arkasına altın yaldız ile A-P harflerini bastıktan sonra götürüp Felatun Beyin uşağına verirdi. Felatun Bey akşam eve gelince kitabı görür, oldukça titiz, düzenli bir şekilde kütüphanesine yerleştirirdi.

Fransızca bu iki harfi tanırsınız. Birisi "elif" birisi "pe" harfleridir. "Elif" Felatun Beyin isminin ilk harfi, "pe" ise Felatun sözcüğünün Fransızcası olan Platon kelimesinin birinci harfidir. Alafrangada bir adamın isminin veya isimlerinin ilk harfini ya da harflerini belirtmek âdeti vardır. Buna o adamın "markası" denilir.

Felatun Bey ile Rakım EfendiWhere stories live. Discover now