5'pembe saçlar

287 26 31
                                    

''Bu sana son söyleyişim küçük bey, yanına o kazakları almazsan kampa gidemezsin.'' Annemin sitemli sesini iliklerime kadar hissederken yalvaran bakışlarımı kesmiş, dediği kazakları bavuluma yerleştirmesini izliyordum. Dakikalar önce bir haftalığına gidiyorsun Jongin, bu kadar kıyafet neyin nesi diyen kendisi değilmiş gibi kıyafetleri bavuluma basıyordu. 

''Sırf bu akşam yola çıkıyorum diye işten izin almana gerek var mıydı gerçekten anne? Sanki yardımcı oluyorsun da.'' Cümlem biter bitmez kalçama yediğim terlikle odaya bir çığlık bırakmış, söylene söylene giden annemin arkasından gülerek bakıyordum. Cebimde titreşen telefonla arayanın Chanyeol olduğunu gördüğümde otuz iki diş sırıtarak açmıştım telefonumu. 

''Yanına yastık almayı unutma, Jongin. Eğer yolculuk sırasında o ayının omzuna saçının teli değerse katliam çıkarmak istemiyorum. Hala beni o şerefsize tercih ettiğine inanamıyorum.''

Sinirli olmasını tahmin ediyordum fakat sesinden içerlenmiş olduğu belliydi ve ona kıyamıyordum. Büzülen dudaklarımı göremeyeceğini fark ettiğimde derin bir nefes almış, telefonun ardında çatık kaşlarıyla dolanıp duran uzunu düşünmüştüm. ''Hadi ama Channi, seni o boz ayısına tercih ettiğim falan yok. Seni kesinlikle ketçaplı cipse tercih ettim.''

Duyduğum çığlık sesiyle kıkırdarken onun en az benim kadar Sehun'dan nefret etmesine anlam veremiyordum, Chanyeol'un daha önce kimseye kin beslediğini görmemiştim. Onu dersten bırakan öğretmenimize dahi yıl sonunda teşekkür edecek  merhamette olan uzunun Sehun'un gözlerine öldürmek ister gibi baktığına yemin edebilirdim.

''O an ne diyeceğimi bilemedim, hem belki amacını anlamaya çalışırım ha?'' Bir umut andan sevecen bir ses beklerken saat üçte beni almaya geleceğini söylemiş, telefonu yüzüme kapatmıştı. Götümü vura vura kaçmak ve bavulun fermuarını çekmek arasında gidip geliyordum. Derin bir nefes alıp zorlukla bavulu kapatabildiğimde şimdi dolabımın önünde dikiliyordum. Eğer pantolon giyersem arabada uzun süre sıcaklayacağımı düşünmüş, üstüme beyaz bir tshirt giyerek boyu dizlerimin üzerinde biten kot bir tulum giymiştim. 

Hafta sonu bizimkilerle girdiğimiz aptal bir iddia sonucu saçlarımı pembeye boyatmamı istemişlerdi, çingeneye benziyeceğimi ve Sehun'un benden soğuyacağını da söylediklerinde ikna olmuştum. Karşılarına o saçlarla geçtiğime ise hepsi on dakika boyunca bana bakmıştı. Kyung bu sefer boz ayısının bana aşık olabileceği ihtimalini verirken dalga geçtiklerini düşünüyordum. Onun ilk tepkisini bugün görecektim ve belki de sahiden benimle oturmak bile istemezdi.

 Çalan kapı ile saatin üç olduğunu fark etmiş, ben aşağı koşarken annemle çoktan laflamaya başlayan uzuna bakıyordum. Bavulumu ona kitlerken annemin boynuna kollarıma dolamış, yaşlı yanaklarına tatlı öpücükler sıralıyordum. Bana göz kulak olması adına Chan ile konuştuğunda her sene aynı şeyleri demekten sıkılmıyor muydu, anlam veremiyordum. Zar zor evden ayrılabildiğimizde kampa kalkacak olan otobüse ilerliyorduk ve arsızca kolumu uzun olana sardığımda ondan bir göz devirmesi almıştım. 

''Sana söz veriyorum, amacımdan sapmayacak ve onunla yan yana oturduğumda sadece neden benimle çıkmak istediğini öğreneceğim.'' Gözlerine bana güvenmelisin bakışı attığımda pembe saçlarıma bir öpücük bırakmış ve burukta olsa çehresinde tatlı bir tebessüm olmuştu. Chanyeol'a gülmek gerçekten de yakışıyordu.

 Duyduğumuz bağrışma sesleriyle sonunda geldiğimize emin olurken kavga eden Kyung ve Yixing ikilisine selam vermiştik. Selamımı almadan sırıtan Kyung'a korkuyla bakarken aklından ne geçtiğini bilmemek ölüm gibiydi. ''Yanına kapatıcı aldın mı, Jongin?'' Dediğine anlam veremezken onun yerine Yixing söze atılmıştı. ''Sehun yolculukta boynunu yerse lazım olur diye düşünmüştük.''

love was cips'sekaiWhere stories live. Discover now