☣2☣

968 91 52
                                    

Uzun bir yolculuktan sonra kolumdan çekiştirilerek indirildim arabadan. Adamlara saldırdığım ve bir kaçının etini tırnaklarımla soyduğum için ellerimi de bağlamışlardı. Ayağımın altındaki asfalt yolu hissettim. Gerçekten hissettim çünkü ayakkabımın teki arabada düşmüştü ve sol ayağımda sadece çorabım vardı. Bir süre asfaltta, sonra çimende yürütüldüm ve zil sesi işittim. Yaklaşık otuz saniye sonra kapı açıldı ve içeri sokuldum. Yanımdaki adam ve bir kadın Rusça konuşmaya başlayınca yutkundum.

Allah'ım! Neler oluyor?

En son rahat bir koltuğa oturtuldum ve sesler uzaklaştı. Bir süre bekledim ama ne ses ne seda vardı. Ellerimi yavaşça başıma geçirdikleri beze götürdüm ve çıkardım.

Aman Allah'ım!

Burası lüks kelimesine bile fazla kaçan bir oturma odasıydı. Altın renginin yoğunlukta olduğu bu oda kocamandı. Koltuklar, vazolar, değerli tablolar ve daha bir çoğu... Ağzım hayretle açılmış odayı incelerken mekanik bir ses odayı doldurdu. Sesin geldiği yöne, sağ tarafıma dönünce bunun bir asansör olduğunu gördüm.

"Yuh! Lükse bak. Evin içinde asansör var resmen."

Asansör bir süre sonra durdu. Metal kapı iki yana açıldı ve içinden tekerlekli sandalyede bir kız çıktı. (Herkes yakışıklı bir mafya bekliyordu ama neyse fjkdfghdfjk) Ben şaşkınlıkla kıza bakarken sandalyesinin tekerlerini döndürerek bana doğru gelmeye başladı. Bu kız çok...kiloluydu. Hatta yürüyemeyecek kadar kiloluydu. Genç olduğu yüzünden belliydi ama yaşını kestiremedim. Karşımdaki koltuk olması gereken ama boş olan yere sandalyesini yerleştirdi ve bana dönüp gülümsedi.

"Hoş geldin. Otur istersen."

Ne zaman ayağa kalktığımı bilmiyordum ama kızı görünce şaşkınlıktan kalkmış olmalıydım. Koltuğa otururken bağlı ellerimle saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Kıza baktığımda kaşları çatık bir şekilde ellerime bakıyor olduğunu gördüm.

"Dmitry! Çabuk buraya gel!"

Beni kovalayan adamlardan biri –aksanlı konuşan- içeri girdi. Tırnaklarımla soyduğum derinin kimin olduğunu da anlamış oldum çünkü Dmitry denen adamın sağ yanağında kocaman sıyrık vardı. "Buyurun Duru Hanım."

"Sevinç'in elleri neden bağlı? Size ne demiştim ben?" dedi sakin bir sesle.

"Güzellikle demiştiniz efendim ancak Sevinç Hanım-"

"Hanım mı?" diyerek kestim sözünü Dmitry'nin. Duru denen kızdan korktuğu belliydi ve yaptıkları için onu biraz utandırmaya karar verdim. "Sokak arasında kovalarken kızım, lan falan diyordun?"

"Ne?" Dedi kız şaşkınlıkla. "Kovalamak mı dedin?"

"Evet." Dedim Dmitry kızarıp bozarırken. "Sapık gibi sokak sokak kovaladılar beni. Sonrada kafama işte bu torbayı geçirip arabaya soktular. Sonrada ellerimi bağladılar. Ayrıca Duru Hanım teessüf ederim adamlarınızı daha temiz seçin. Arabada yanıma oturan kişi kimdi bilmiyorum ama adamın teri leş gibi kokuyordu. Bir ara uyarmak için ağzımı açtım ama koku ağzıma dolunca kendimden geçtim yemin ederim."

Karşımdaki kız kısa bir kahkaha attı ve yerin dibine girmek üzere olan Dmitry'e döndü. "Bunun hesabını sonra soracağım Dmitry. Şimdi Sevinç'in ellerini çöz."

"Peki efendim." Dmitry yanıma geldi ve ellerimi çözmeye başladı.

"Dmitry'cim istersen bu iple gidip kendini asabilirsin." Duru dediğime kahkaha atarken Dmitrycik Rusça bir şeyler fısıldadı ama anlayamadım. Büyük ihtimalle küfür etmişti ama sinir olması bana yeterdi. Adam odadan çıkınca Duru konuştu.

GARDENYA Where stories live. Discover now