first hug

37.3K 1.6K 3.1K
                                    





Jungkook, öğle yemeğinde arkadaşı Seokjin hyung ile buluşmadan önce, Clouds Airlines CEO'sundan beklemediği bir telefon aldı. Jungkook, yaşlı CEO ile yaptığı görüşmeden sonra böyle bir arama beklemiyordu keza geçen hafta yaptıkları ve maalesef ki pek de olumlu geçmeyen toplantının ardından Jungkook kendini şaşırmakta haklı buldu. Çağrıyı cevaplarken aklından anlaşma ile ilgili bin bir seçenek geçti.

" Merhaba Jeon Jungkook-shi, Cloud Airlines'ın sahibi Dong Il-Song, nasılsınız?" diye kendini tanıtarak girdi lafa arayan.

"Merhaba Dong Il Song-shi, gayet iyiyim efendim, sizler nasılsınız?" diye karşılık verdi yaşlı adama.

"Sorduğun için çok teşekkürler" dedi ve ekledi "Aynı zamanda düşünceli hediyeleriniz için de teşekkür ederim." Sesindeki neşe ve sevinci fark etmemek elde değildi. Adam karşısında olsa 32 diş sırıttığından emin olabilirdi Jungkook.

"Ne hediyesi?" diye geçirdi içinden genç Alfa. Adamın neye teşekkür ettiği hakkında tek bir fikri yoktu ancak adama çaktırmadı. Anlaşma imzalamak için peşinden koştuğu adam ona teşekkür etmek istiyorsa, Jungkook için bir sakıncası yoktu.

"Eşim hediyenizi, daha doğrusu hediyelerinizi alınca çok mutlu oldu. Böyle anlayışlı ve düşünceli bir davranış için size bizzat teşekkür etmek istedim. Vakfa yaptığınız bağış, sağladığınız sponsorluk sayesinde çocukları çok mutlu ettiğinizi tekrar belirtmek isterim" dedi adam sesindeki coşkuyla.

"Lütfen Dong Il Song-shi, ben elimden geleni yaptım sadece" diye karşılık verdi. Konu hakkında tek bir bilgisi yoktu buna rağmen arayanın söylediklerini tekrarlayarak durumu kurtardı.

"Bu kadar resmi olmaya gerek, bana sunbae ya da ajussi diye hitap edebilirsin" dedi ve gülerek devam etti "Hem size teşekkürlerimi daha derinden sunmak hem de anlaşma şartlarını gözden geçirmek için eşim ve ben, seni evimde akşam yemeğine davet etmek istiyoruz. Cuma akşamı senin için uygun mu?" diye bitirdi.

Genç kurt cevap vermeden önce sessiz bir mutluluk çığlığı attı. Zafer yumruklarını havada sallarken sesini stabil tutmaya çalıştı.

"Ah tabi ki sunbae, Cuma akşamı programımı boşaltırım" dedi.

"Çok güzel, eşim de çok sevinecek" dedi adam, kapatmadan önce güldü ve "Jimin-shi'ye benden ve eşimden selamlarımızı iletin lütfen" dedi.

"Tabi ki sunbae" diyerek telefonu kapattı. Adamın anlattıklarındaki tüm gizemin cevabını bulmuş oldu. Adamın bilmeceli konuşmalarının ardında tabi ki asistanı vardı. Masasındaki telefondan asistanını aradı. "Jimin-shi hızlıca odama gelmeni rica ediyorum."

Hattın diğer ucundan asistanı "Hemen efendim" dedi.

Elindeki tabletle asistanı Jimin içeri girdi ve hızlı adımlarla masaya ilerlerken, genç Alfa hissettiği coşku ve mutlulukla masasından kalkıp aradaki mesafeyi birkaç uzun adımda kapattı.

Jungkook, yüzündeki cheshire kedisi sırıtışı ile minik omegayı tereddütsüzce hızlıca kucaklayıp etrafında döndürmeye başladı. Kolları çeliktenmiş gibi omeganın belini sararken, minik olanın ayaklarını yerden kesti, yüzünü omeganın boynuna yaklaştırıp kokusunu solurken sıkıca sarılmaya ve döndürmeye devam etti.

Omeganın boynundan burnuna dolan bahar çiçekleri kokusu beynini bulandırmış gibiydi. Bağımlı gibi, omeganın kokusunu soludukça, kendini asistanın bedeninden ayıramadı. Omegayı yere bırakmak için kendi kendine komut verirken içindeki alfa bu komutlara uymayarak daha da soludu omeganın baş döndüren çiçeksi kokusunu. İçindeki alfa, aldığı koku ve hissettiği sıcaklıkla uyanmış, neşeyle mırlarken omegadan ayrılmak gibi bir niyeti olmadı. Çektiği her nefeste ciğerlerine dolan papatya, gardenya, frezya ve seçemediği daha birçok aromayı içmek isterken minik bedene daha da sıkı sarılıyor, kollarındaki omegayı kokusuyla işaretlemek için can atıyordu.

ONE HUG ONE OMEGA (Jikook/kookmin)Where stories live. Discover now