İKİNCİ BÖLÜM

4.8K 368 204
                                    

(On sekiz yıl sonra.)

"Prensesim koşmayın lütfen? Ben artık yaşlıyım acıyın bana lütfen?" Diye söyleniyordu Lee Qri Arkasından koşarak. Ama onu dinleyen yoktu her zaman ki gibi.
Jina gizlice saraydan kaçmış, şuanda boş bir arazide farklı farklı çiçeklerin arasında koşuyordu. Artık arkasından koşmaktan yorulan hizmetçisi yere oturdu.

"Ben gelmiyorum artık sizin peşinizden." Diye bağırdı. Jina ona bakıp gülümsedi.
"Tamam sen dinlen, ben şu tepenin üstündeki çiçeği ilk defa gördüm. Onun yanına gidip koklayacam olur mu?" Diye sordu. Jina hiç kimseye zarar veremezdi. Bırakın insanları ve hayvanları çiçekleri bile kopartıp öldürmek istemiyor du, çok seviyordu çiçekleri.

Ayrıca eğer Jina bir şey isterse bunu ilaki yapacağını da biliyordu.
Lee Qri bunu bildiğinden dolayı kabul etmekten başka bir seçeneği yoktu.
"Tamam. Ama sadece o çiçek, yine kendini kaptırıp geçen sefer gibi kaybolma?" Dedi. Jina başını anladım derecesine salladı ve hızlıca o tepeye koştu.

Annesi onu kız gibi yetiştirdi. Kız elbiseleri giydirdi ve saçlarını hiç kesmedi, beline kadar gelen saçları ona çok yakışıyordu. Makyaj yapıldı, hafif yapıldı yüzüne kimse bir şey anlamasın diye hiç şikayet etmiyordu. Jina buna alışkın olduğu için hiç artık kendi yapıyordu, önceden yapmak istemedi. Ama annesi ona olabilcek her şeyi anlatmıştı ve dikkatli olmasını istemişti. Jina da kabul etmişti, küçüklüğünden beri kızlar gibi büyüdüğü için korkup sesiz kalmıştı.

Kimse öğrenmemesi için daha dikkatli olmaya başlamıştı.
Babası, abileri, ablası ve diğer büyük annesi onu pek sevmiyordu ama ikinci annesi onu çok seviyordu. Jina herkezin öğrenmesi ve bu sevgiyi kaybetmekten de çok korkuyordu.
Erkekler gibi kılınç ve dövüş sanatları öğrenmek istemişti ama kız olduğu için kabul edilmemişti.

Bu konuyla ilgili üzülse de artık uzatmama kararı aldı ve mutlu olmaya başlamıştı.

Jina üstündeki pembe ve mavi desenleri olan elbiseyle tepeye doğru yürüyordu. Saçları rüzgarda uçuşuyordu, ince uzun parmaklarıyla arada yüzünden çekse de yine geliyordu. Pembe ve sarı tonlarındaki tokası işe tam yaramıyordu.

(Böyle bir şey giymiş diyelim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Böyle bir şey giymiş diyelim. Jin'in böyle bir fanatını çok aradım ama bulamadım.♡)

Jina artık uğraşmayı bırakmıştı, sonunda istediği çiçeğin yanına geldiğinde onun rengârenk bir gül olduğunu fark etti ve aşkla bakmaya başladı.

Jina artık uğraşmayı bırakmıştı, sonunda istediği çiçeğin yanına geldiğinde onun rengârenk bir gül olduğunu fark etti ve aşkla bakmaya başladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Gökkuşağı gülü.)

"Bu gül çok güzel amaa." Dedi kendi kendine ve tebessümle yere oturup yavaşça onu koklamaya başladı. Çok güzel ve eşsiz koktuğunu fark etti öbür çiçeklerde hiç almadığı kokuyu aldı. Bu kokuyu çok beğenmişti. Onu koparmamak için kendini zor durdurdu, başını kaldırıp aşağıdaki Lee Qri'ye baktı. Onunda kendisine baktığını görünce elini kaldırarak el salladı daha sonra.

Iki elini ağzına getirerek bağırdı.
"Ben biraz daha buradaki çiçeklere bakıcam?" Diyip eliyle tepenin arka kısmını gösterdi.
"Tamam. Sen bak bende geliyorum yanına, çok hızlı koşma?" Dedi ve yerinden kalkıp yürümeye başladı.

Jina 'Tamam' dan sonrasını dinlemeden etrafına baktı farklı çiçekler varmı diye.
Arada şarkı mırıldanıyordu, farklı bir çiçek yine bulduğunda gülümseyerek yanına doğu koştu ve ayağı takılıp yere düşüp aşağıya doğru yuvarlandı.
Sonrası karanlık olmuştu Jina için.

O sırada bir saatir onu izleyen kişi endişeyle ağaçların arkasından çıkıp ona doğru koştu.

Jina gözlerini açmaya çalışarak, doğruldu ama yine eski pozisyonuna döndürdüldü. Jina şaşkınca kollarıyla kendisini saran adama baktı. Ilk kendine geldiğinde hiç fark etmemişti birisi tarafından sarıldığını. Anlamaz  bir yüz ifadesiyle karşısındaki yabancı adama baktı. Kendisine neden bu kadar güzel baktığını da düşündü, kalbi teklemeye başlamıştı. Ne yapacağını veya ne tepki vereceğini bilemedi, çünkü ılk defa böyle bir şey başına çekmişti.

Kendisini saran yabancı adama daha dikkatli baktı.
"Saçları siyahtı ve uzun değil di ilk defa görüyordu kısa saçlı bir erkeği, kıyafetleride siyahtı. Kocaman gözleriyle kendisini izlediğini fark etti, utandığı için daha fazla bakamadı. Ama burnundaki küçük beni fark etmişti. 'Çok yakışıklı' Diye düşündü.

(Böyle bir şey diyelim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Böyle bir şey diyelim.)

Kendini toparlayıp hızla ayağa kalkarak, önünde eğildi ve "T-teşekkür ederim efendim." Diyip hızlıca oradan uzaklaştı.

Jina utandığı için daha fazla bekleyemedi, yanakları çok kızarmıştı.
Lee Qri gördüğü gibi ona doğru koştu, onu endişelendirdiğini bildiği için kendini en tatlı olduğunu düşündüğü şekilde konuştu.

"Iyaa benim tatlış annem bana kızgın mı bakıyor yoksa sadece şakadan mı?" Diyip yanağından öptü. Içindeki heyecanı bastırmaya çalışarak.
"Siz neredeydiniz prensesim bulamadım sizin söylediğiniz yerde çok endişelendim. Hadi saraya dönelim kimse bizim yokluğumuzu fark etmeden?" Diye sordu ve gözleri Jina'nın başındaki beyaz kumaşı takılınca daha çok endişelendi.

"Efendim başınız?" Diyip elini Jina'nın başına uzatı.
"Ne oldu başıma?" Diye sorup başını tutu. Eline gelen parçayla anladı ne olduğunu. O yabancı adam sarmış olmalı daha fazla kanamasın diye.
"Önemli değil hadi gidelim." Dedi gülümseyerek ve yine ordan oraya koşup çiçekleri koklaya koklaya gitti.

O yabacı adamı düşünerek saraya döndü. Onu bekleyen bir ceza ile...

(Bir bölüm daha sonuna geldik, inşallah beğenirsiniz ve yazım hatalarım için çok üzgünün.♡)

TAEJIN kalın.
💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜
💜💜💜💜💜💜

GİZLİ SIR TAEJİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin