Bölüm 8 | Yalnızlık

555 36 23
                                    

Çocuk sustu.

Çocuk unuttu.

Çocuk ağladı.

Çocuk yalnız hissediyor, göğsünün sol kısmı son nefesini veremeyen itin can çekişmesinden daha beter acıyor. Duramıyor, engelleyemiyor, ağlıyor.

Ağlıyor genç sarışın.

Ağlıyor çünkü çaresiz, çünkü yıkılıyor tüm sisli geleceği ve puslu geçmişi. Sahip olduğu ve olacağı, anımsadığı ve tanışmadığı, sevip sarmaladığı geçmişi ve kucak açıp beklediği geleceği.

Yine kötü ve unutulması zor şeyler olmuştu, bu sefer kendisinden başka çevresine, ailesine zarar gelmeye başlamıştı, hatta en büyük zararı ailesi yemişti. Bu bela dönüş dolaşıp kendisini bulması, hayattaki en büyük talihsizlik olarak adlandırmaya yetmeyebilir belki de; ancak ve ancak sarışın tam olarak böyle hissediyor şu anda, tüm dünyasının darmaduman olduğunu hissediyordu.

Geçmişi hiçliğe karışmıştı, üstüne geleceğinin de tehlikeye girmesi üzerine tuz ve karabiber olmuştu.

Her şey başa sardı tekrardan.

Naruto pek de boş olmayan sokaklarda başıboş halde geziniyordu, ve lanet olsun ki yine yalın ayakla dışardaydı. Yalnız havanın bu sefer yağmurlu olmayışı onun için az da olsa bir artı sayılır. Fakat ne fark eder ki? Artık bir ailesi yoktu, bir arada bir ailesi yoktu, onu seven bir ailesi yoktu, ona destek çıkan bir ailesi yoktu.

İşte hayattaki en büyük acılardan biri budur.

Düşünceli genç sarışın yalın ayak gezdiği sokaklarda düşünmeyi uzun önce bırakmış zihniyle, depresif bir aurayla ve en önemlisi çevresindeki insanları artık umursayamayacak kadar yorgun gözlerle kayıp bir rota izliyordu. İnsanları izliyor ama kimseyi sezemiyordu, sanki insan değil birer yürüyen cansız kabuktu onlar. Aynı şeyi çevresindeki, kendisine acıyan gözlerle bakan insanlar da düşünüyordu. Kimisi çekinip yüzü, gözü çökmüş bu veletten uzak dururken kimisi acıyor ama yardım etmekten geri kalıyordu; kimileri ise burnu havada davranışlarla umursamadan geçiyordu, sanki hiç orada değilmiş gibi.

Derince iç çekti genç sarışın. Görüşüne yine bir park girdiğinde acele etmeden ağır adımlarla yönünü saptırdı. Gözlerini şöyle bir çevirdi etrafta, boş olan bir bank veya benzeri bir alan bulabilmek için. Buldu da.

Adımlarını yönlendirdi o tarafa doğru.

Park biraz kalabalıktı, havanın güneşli olmasından istifade eden aileler akşamüstü de olsa çocuklarıyla, eşleriyle, ebeveynleriyle, hayvanlarıyla, sevgilileriyle... kısaca sevdiği kişiler veya şeylerle dışarıya akın etmişlerdi. Buna tatil olmanın da etkisi vardı.

Tabiri caizse Naruto bu insanlardan çekiniyordu, çünkü garip bir görünüme sahip şu an ve insanların bakışlarını umursamamaya çalışsa da üzerinde hissetmek canını acıtıyor, daha çok düşünmesine ve bu acı döngüsüne çekilmesine sebebiyet veriyordu. Acısı zaten tasvir edilemezdi, üzerine böyle ufak tefek dertlere takılıp kalmak istemiyor.

Düşünceli bir iç çekti ve tamamen boş olan rastgele bir banka yerleşti.

Çevresine tekrardan kısa bir bakış attı.

Manzara güzeldi: apartmanların arasında sıkışıp kalmış orta büyüklükte yeşil bir alan, genelde mutlu bir simaya sahip veya öyle görünmek için çaba sarf eden insanlar, işten dönen çalışanların arabalarından çıkan motor ve korna gürültüleri ve bu arabalardan yol istemek için çırpınan bir polis aracı ve onun kulak zedeleyen sireni...

Manzara güzel falan değildi.

Bacaklarını derin bir can sıkıntısı ve oflamayla karnına doğru çekti, kollarını etrafına doladı ve yüzünü de kollarının arasındaki boşluğa gömdü.

Yorgundu genç oğlan ve bu hissiyatın oluşturduğu huzursuzluğu sevmemişti.

Boş mavilikleri ayaklarına bakıyordu, insanlara bakmıyordu. Ayak parmaklarını birbirine sürterek hareket ettiriyor, bir uğraş arıyordu. Zihnini meşgul eden bir şeyler yapmak zor geliyor ona.

"Of!" Öfkeyle nefesini kuvvetle dışarı saldı. Lanetler savurmaya başladı etrafına, şu an tüm insanlıktan nefret ediyordu. Ama öte yandan kendisi de bu toplumda yaşayan, içlerinde var olan bir bireydi. "Ne yapacağım ben!" Elini ceplerine atıp yoklamaya başladı, ancak telefonunu yanına almadığını farkına vardığında daha büyük bir hayal kırıklığıyla oturduğu yere daha çok büzülüverdi.

Yaşamayan bedenini de, çoktan duygusuz bu bedeni terk etmeye hazır ruhunu da acımasız atmosfere bıraktı.



Saatler aktı geçti bile, dakikalar birbirini kovaladı bile, saniyeler kum tanelerinden bile hızlı geçip gidiyor zaman kavramında. İnsanlık ölüyor, insanlık doğuyor; bu döngü asla kırılmıyor.

Naruto da gözlerini karanlığın beyaz aydınlığına açıyor. Pek de parlak olmayan, önüne kara bulut parçalarının geçmesi ortaya loş bir görüntü sunuyor. "Of... Gece olmuş." Başını, yaslandığı ahşap banktan kaldırırken bedenini doğrulttu. Bacaklarını ileriye, kollarını da yukarıya doğru gerip hafifçe esnedi. Boynunu ve sırtını da rahatlattıktan sonra baygın gözlerle etrafını incelemeye başladı. Kimseciklerden eser yoktu, daha doğrusu birkaç genç vr orta yaşlı kişiler ve şehrin hiç eksilmeyen trafiği hariç uyuduğu parkta hareketlilik yoktu.

Kaç saat uyumuştu acaba?

Yerinden yavaşça kalktı, taş yolda ağır adımlarla yürümeye başladı. Hâlâ hiçbir düşünce emaresi bulunmuyordu. Saati öğrenmesi lazımdı, bunun için gözüne birini kestirip sorması gerekiyordu. Etrafını süzen, insanları inceleyen ve tanımlayan bakışlar atmaya başladı ve gözü birini ısırınca durdu. Telefonla ilgilenen ve kafasında siyah bir kep, yüzünde de beyaz bir hastane maskesi genç olduğunu düşündüğü bir erkek.

Sarışının yüzü hafifçe gülümserken sakin adımlarını ona doğru yöneltti.

"Bakar mısınız?" Seslendi. Adam başını telefonundan kaldırırken karşısında beliren simayla ve işittiği bu tanıdık sesle hem şaşırdı hem de sevindi.

"Naruto?"

"Adımı nereden biliyorsunuz?" Bu sefer cidden şaşırma sırası sarışın gence geçmişti, yabancı birinin adını bilmesini garipsese de artık o kadar da çok şaşırtmıyordu bu tür durumlar. "Ya da neyse." Demek ki zaten tanışıyorlarmış. "Sizin adınız nedir?"

"Beni tanımadın mı?" Genç oğlan şaşırırken düşünmeye başladı. Naruto'nun kafasına darbe yediğini biliyordu, bunda hafıza kaybına neden olmuş olabilir. Elindeki telefonunun ekranını kapatıp bankın üzerine indirdi. Yüzündeki maskeyi hafifçe sıyırıp çenesinin altına indirdi ve her zamanki aynı hissiyatsız tebessümümü sundu. "Sai."

"Üzgünüm, hatırlamıyorum." Naruto olumsuzca başını sağa sola sallarken tanıdık birine tekrardan rast gelmesine sevindi ve içten içe tanrıya şükranlarını sundu. Şimdilik bir sorunu yoktu, barınacak bir yer hariç tabii.

"Hey." Sai ise karşısındaki arkadaşını süzmeye başladığında öncekinden farklı olduğunu anlamıştı, ek olarak da kıyafetleri kendisine ait olmadığını da ortadaydı; biraz bol gibiydiler sanki ve cansız, soluk bir tondalar, üstelik ayaklarında ayakkabıları bırak çorap bile yoktu. "Kalacak yerin mi yok?" Sai sordu duygusuz yüzüyle. Aslında bir ailesinin olduğunu biliyordu ama onların aile içi durumlarına da az çok şahit olmuştu. Muhtemelen yediği ilk yaradan sonra bir de aile yarası almış olmalıydı.

Sarışın başıyla onaylamakla yetindi, onun dışında ise sadece susmakla kaldı, ve karşısındaki insana içine düştüğü durumu nasıl açacağını tasarlıyordu.

Tabii sarışının dilinin ucundaki ama bir türlü cesaret edemediği için soramadığı soruyu Sai sorana kadar. "Ben de kalmak ister misin?"

Naruto'nun asık suratı buna karşı hafif bir renk buldu. "Lütfen." Tebessüm etti.

***

987 kelime

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 11, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Beni Unutma | SasuNaruWhere stories live. Discover now