Özel Bölüm - Bilinçsiz 1 Hafta

1.4K 94 777
                                    

Özel Bölüm:

Bilinçsiz 1 Hafta

- - -

"Ru.. ru..."

Sözünü tamamlayamadan Ink, etrafı kan ve yara bere içinde bilincini kaybetti. Savaşı kaybettiği gibi! Onun tekrar kaybedişine şahit olmak keyifliydi. Çabalarının boşa olduğunu ve bir gün bütün anlamsız hataların, Alternatif Evrenler'in hepsini yok edebileceğimi ona tekrar göstermek...

Şu Evrenler için kendini ne hâle getirmişti, salak Götkuşağı.

Bir iki adım geri çekildim. Suratımın aldığı ürkütücü ifadeyi ve görünüşümü tahmin edebiliyordum: kocaman açılmış gözlerin tam tersine küçülmüş gözbebekleri, otuz iki diş deli sırıtmam. Yorgunluktan ötürü aldığım dengesiz derin soluklar ve kıyafetlerime bulaşmış kurumaya hazır Ink'in kanı.

Çocukların gözlerini kapatıp uzaklaşan bazı insan ve canavarlar, iplerimden yeni kurtulan Classic'in bizi gözlerindeki ışık yok olurken hareketsiz biçimde izlemesi, kardeşi ve o veledin Classic'in adına sevinirken kan gölüne dönmüş yarı ölü Ink'e üzülüşü. Ama temelde, herkes aynı şeyi hissediyordu: Korku.

Bu onlar için kafayı yemişliğin, bir katliamın tablosuydu çünkü.
Ama benim için, bu bir zaferdi. Tekrar gerçekleşen bir zaferdi.

Bu zafer öyle bir histi ki, Ink'in hâline biraz daha gülmeme vesile olmuştu. Onu en minik hamlede öldürebilirdim ve o hiçbir şey yapamazdı şu an! İstediğim her an onu toza çevirebilirdim!

Ama... İçimdeki diğer lanet his buna izin vermiyordu: Vicdan.

Buraya kadar gelmişken, şimdi onu öldürmek veya bu halde bırakıp gitmek arasında kalıyordum o vicdan yüzünden. Gülüşümün çabuk sönmesine, ona acımama neden oluyordu.

Neden ona karşı böyle bir şey hissediyordum ki? O benim en nefret ettiğim kişiyken ve ona yapacağım her şeyi de hak ederken, neden?
Ah, zaten bu aralar ona karşı daha nefret duymamın da sebebi değil miydi şu his?!
Bu hissi, uzun zamandan sonra bir şekilde geri gelen bu vicdanı yok etmek istiyordum; onunla birlikte.
Sonsuza dek.

Aldığım nefesler biraz daha düzenlenirken, kaldığım bu aptal ikilemi yok etmek için bir Blaster çağırdım ve Ink'i hedef aldım. Ink'e olan bütün öfkemi ve ondan neden nefret ettiğimi tekrar tekrar hatırlattım kendime. Geçici de olsa o hissi ortadan kaldırmak, Ink'i öldürebilmek istiyordum sadece.

Ve o sırada açılan bir pencere ile birlikte, gelmek için muhteşem bir an bulmuş Dream...

"Nereden çıktı şu aptal..?" diye mırıldandım hışımla, Dream nefesi kesilmiş şekilde Ink'e bakarken. Ardından, gelen gözyaşlarıyla yarışırcasına Dream, soğukkanlılığını suratında tutmaya çalıştı ve hızla Ink'in yanına ilerledi.

Hemen arkasında eksik olmayan Blue ise, pencerenin diğer tarafından ellerini ağzına götürerek dolu gözleriyle bir Ink'e, bir bana bakıyordu.
Dream onun geldiğinden muhtemelen habersizdi ki, Blue'nun yeni başlayan hıçkırıklarını duyduğu anda irkilerek arkasına döndü.

"B-blue?!"

Normalde olsa Dream onu buradan kışkışlamış veya bir bahane bularak onu evine yollamıştı. Ama korku dolu gözlerini tekrardan Ink'in parçalanmış bedeniyle buluşturunca, Blue'nun gelişinden daha önemli bir konu olduğunu aklına getirdi.

"Her neyse!.."

Dream'in, Ink'i koruma çabalarına karşı saldırmam gerekirken ben, sadece izleyebiliyor ve yavaşça geri çekilebiliyordum.
Hareket etmemi engelleyen bir faktör varmış gibi...
Tek yapmam gereken şu Blaster'ı ateşlemekti ama kahretsin, olmuyordu işte!

"AMNESIA"  -ErrorInk-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin