2.Bölüm

20 0 0
                                    

Milena dengesini kaybetti ve yere düşecek gibi oldu. Riyad onu tutacağı sırada bağırdı. "Dokunma bana!" Riyad ani bağırışla şaşırıp geriledi. Yuşa ve Lucas gelip Milena'nın odasına çıkmasına yardımcı oldular.

Milena odasına girer girmez kendini yatağına attı. "Kahretsin! Bu da neyin nesiydi böyle."
Üzerindekileri çıkarmaya başladı. "Tanrıymış. Hah"
Geceliğini üstüne giydi ve saçlarını açtı. "Bana nasıl bir şey söylemezler. Neden susuyorlar?!" O esnada gözleri aynadaki yansımasına ilişti.  Köprücük kemiğindeki işarete baktı. 'Birbirinin yanı sıra dizilmiş gezegenler.' "Neden bu şekil acaba?" Yeniden yatağına girdi ama parmakları gezegenlerin üzerindeydi. Atlas'ın orayı nasıl öptüğünü anımsayınca nerdeyse kızarıyordu. "Sapık." diye mırıldandı. Ve kendini uykuya bıraktı. Bugün haddiden fazla heyecan yaşamıştı.

                                    ••••••

Sabah erken saatlerde uyandı. Odasının balkonundan şehri izledi. Hala paramparça olan ağaçları toparlayan görevlileri görünce aklına dün gece geldi. Hemen başını eğip köprücük kemiğindeki mühüre baktı. Gezegenler hala aynı renkleriyle yerlerindeydiler.

Milena içini kaplayan sıkıntı hissiyle yeniden içeri girdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Milena içini kaplayan sıkıntı hissiyle yeniden içeri girdi. Doğru bir karar değildi ama saraydan biraz uzaklaşmak istiyordu. Biraz kendini dinlemek. Ufak bir not yazıp makyaj aynasına astı. Bu ilk kez yaptığı bir şey değildi. Üstelik dün geceden sonra 'buna hakkım var' diye düşünüyordu. Üzerine rahat bir şeyler aldı ve saray mutfağından lezzetli bir kaç şey alıp ufak çantasına yerleştirdi.

Yeniden odasına çıktı ve kendini balkondan aşağı bıraktı. 'Yakın diyarlı' diye düşündü. Bunu biliyordu. Yakın diyarlı demek yarı-tanrı biri ve insan birinin çocukları demekti. Bu çocuklar diğer tarafla bağlantılıydı ve onları görebilirlerdi. Vücudunu bu formda kullanmayı biliyordu. Yakın diyarlı insanların güçleri yoktu ve kesinlikle tanrı değillerdi. Onlar sadece normal insanların göremediği şeyleri gören ve bazen bedenlerini ruh formunda kullanabilen insanlardı. Bu formdayken yüksek yerlerden atlayabilir, zıplayabilir ama zarar görmezdiniz ve insanlar sizi zor fark ederdi. Yine de bu kadardı. Bundan fazla bir güçleri yoktu. Ha birde dün öğrendiğine göre tanrılar ve insanlar sizi kurban ederek uzak diyara kapı açabiliyorlardı. Bu yüzden yine tanrılar ve insanlar sizin peşinize düşebilirdi. İşte böyle tadından yenmeyecek güzel bir durumdu. Ağaçların üzerinde ilerlerken kıyıya ulaştığını fark etti. Saat oldukça erken olduğu için kimse yoktu.

Kumsalda sıcak kumlara oturup denizi izlemeye başladı. At kuyruğu yaptığı saçlarından isyan edip yüzüne doğru gelen perçemleri kulağının arkasına itekledi. "Atlas... dünyayı sırtında taşıyan tanrı." "Sadece dünyayı değil. Tüm evreni." Eli farkında olmadan boynuna, mührün üstüne gitti. "Hissettiğim duyguları hissedebiliyor mu acaba?"

                                  ••••••

Güneş iyice yükselmeye başladığında Milena yeterince bir şeyleri kafasında oturtmuştu. Sakince ayağa kalktı. Üzerini silkeledi. "Bir yılım var. Bir yıl sonra beni almaya gelecek. O zamana kadar dertli dertli oturamam. Keyfini süreceğim ve kurtulmak için de bir yol bulacağım ."
.......

GümüşserviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin