48.Bölüm Hatice

7.9K 824 50
                                    

Levent ,kolundan tutup dışarı çıkardığı eski karısının neden geldiğini ,Hatice ile ne konuştuğunu dahi merak etmiyordu.

Onu en zor anında yalnız bırakan kadına karşı bütün duyguları körelmişti.
Her gece oğlunun feryat figan ağlamasını susturmak, hasta annesinin kendi derdini ve acısını unutup Can ile uğraştığını görmek hayat arkadaşı olarak seçtiği kadının ne kadar yalnış biri olduğunu yüzüne tokat gibi vurmuştu.

Onca zamandan sonra çıkıp gelmesi ,hemde sevmediğini bildiği ,bir bardak su vermeye yüksündüğü annesinin cenazesine gelmesi buna hakkı yoktu.
Ciğeri yanan ,onunla evlendiğine Can olmasa yüzlerce kez pişman olacak adama kendini hatırlatmaya hakkı yoktu.

Levent ,Belma ile yaşadığı hiç bir güzel anını hatırlamıyordu gidişi ile geriye koca bir pişmanlık bırakmıştı.

"Kolumu bırakır mısın Levent !"

Adam onu dinlemeden dışarıda onlara bakan cenaze kalabalığına rağmen sürükleyip binanın arka bahçesine götürdü.
Etrafda onlarla ilgilenen insan olmadığını görünce Belma'nın tuttuğu kolunu bıraktı.

"Niye geldin ?"

Belma beklemediği soru ile kaşlarını çattı duruşunu dikleştirdi.
"Ben bu zor gününde seni yalnız bırakmak istedim. Başın sağolsun."  Levent sinirle yerdeki taşa tekme attı.

"Zor günümmüş ! Allah razı olsun ne diyim . Sağol geldiğin için . Buyur cenaze yemeği ye ,helva da yaptılar . " Adam  sinirle gitmek için bir adım attınca Belma adamın koluna dokundu.
"O kız kimdi ? Can ona neden anne diyor ?"

Levent kolunu tutan kadının elini sertçe çekti.
"Sen bana bu soruları sorabilecek hakka sahip değilsin. Sen eşlik hakkını da annelik hakkını da aylar önce kendi isteğinle bırakıp gittin."

Belma adamın önüne geçti .
İkna etmek için gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı.
"Hatalıyım biliyorum ama Levent o zaman psikolojim çok kötüydü.
Küçücük bir şehre gelmiştim. Ben biliyorsun farklı bir hayatım vardı boğuluyordum.
Üstüne annenin hastlığı ve bebek gelince kaldıramadım. Ama şimdi senin için Can için çabalamaya çalışacağım. Döndüm ben sizin için." Deyince Levent karşısındaki kadına şaşkınlıkla baktı.
Döndüm demek bu kadar kolay mıydı ?
Hatalıyım deyince adamın yaşadığı çaresiz günleri geceleri unutulur muydu ?

Kendisini affedeceğinden emin bakan kadından uzaklaştı.
"Geç kaldın Belma . Bizim sana ihtiyacımız yok. Can'ın da benimde ." Deyip gidecekken Belma arkasından bağırdı.
"O kadın mı ? O köylü güzeli mi size sahip çıkacak . Sevgili misiniz ? Evlenecek misin onunla !" Diye bağırınca Levent ilk kez Hatice ile ilgili bu ihtimali düşündü.
Sahi onlar Hatice ile neydiler?
Can Hatice'yi annesi olarak görüyordu, Hatice'de öz evladından ayırmıyordu.
Annesi gidince Hatice onunla kalamazdı.
Onun  hiç bir şeyi değildi oysa son birkaç aydır her şeyiydi.
Ailesi,dostu ,oğlunun annesi Hatice, Levent için her şeydi.
Adam kendi  kendine Hatice ile ilgili düşünürken Belma konuşmaya devam etti.

"Levent annen gitti . Bak özür dilerim bunu kabul etmek zor ama . Onun bir anneye ihtiyacı var. Seninde yardıma ve ben buna hazırım. Anlıyor musun ?"

"Annem gitti geri gelmeyecek evet ama benim senin yardımına ihtiyacım yok !
Can'ın da bir annesi var Belma .Hemde senden çok daha iyi bakan bir annesi var."
Deyip kadını arkasından bırakıp binanın önüne doğru yürüdü.
Belma'nın söyledikleri burada kalacak olması umrumda değildi.
Tek umrunda olan şey Hatice'nin onları bırakıp gitmesini istemiyordu.
Onları bir arada tutacak şey evlilik ise Levent bunu bir an bile düşünmeden yapardı.
Hayatına ondan daha iyi ve temiz bir kadın bulamazdı.
Aklına Belma'nın onunla ne konuştuğu gelince evlilik ihtimali ile uçan siniri yine tepesine kondu.
Hızla binaya girdi.
Arkasından seslenen ne Bilal'i ne de Mirza'yı duydu.
Onun eve girişi ile salonda birbirleri ile konuşan kadınların bakışı adamı buldu.
Bazıları adamın girdiği odanın Hatice'nin olduğunu bilip arkalarından konuşurken Levent'in siniri iki kat arttı fakat aceleden bile olsa verdiği karardan emindi.
Odanın kapısını açtığında gördüğü manzara ile bir kez daha emin oldu. Oğlunun elinde tuttuğu saç tutamına bakıp iç çekti.
Can'da onun gitmesinden korkuyordu tıpkı Levent gibi .
Genç adam  yoluna en zor zamanında  çıkan  , huzur veren kadını kaybetmemeyi kafasına koydu .
Onu utandırdığı için çekinip sırtını kapıya yaslasada gidemedi.
Şu an aklından ikisi ile geçen düşünceleri söylemek için erkendi fakat kararını vermişti.
Hatice'nin gitmesine izin vermeyecekti.
Ondan gelen şefkate ,ilgiye ve sevgiye hatta acıma duygusuna bile ihtiyacı vardı.

Hazal , odaya giren Levent'in  ve dedikodu kazanını kaynatan kadınlara bir süre bakakaldı.
Aralarından birinin sesli bir şekilde nikahsız bir evde ,bir odada durmaları doğru değil demesi ile salondaki homurtu sesleri daha bir arttı.
Genç kız Nevruz hanım ile göz göze gelince kadının öfkeli bakışlarından korktu.
Sanki bu bakışlarda emir vardı.
O da buna uyarak Levent ve Hatice'nin baş başa olduğu odaya kapıyı çalmadan pat diye içeriye daldı.
Kızın açtığı kapıdan sarıldıklarını görenler elleri ile ağızlarını kapatıp şaşırırken Nevruz hanım yerinden kalkıp sinir ve öfke ile evden hızla çıktı.

Hazal yaptığı ile yerin dibine girerken Hatice'nin de ondan eksik kalır yanı yoktu.
Bir adama sarılıyordu hemde kocası olmayan, hiç bir akrabalık bağı olmayan bekar bir adama !
Bu düşünce ile daha da kızardı.
Niye engel olmadım ki sanki diye düşünürken Levent hala kapı ağzında dikilen Hazal'a seslendi.
" İstersen içeri gir . Sayende herkes istediği dedikodu malzemesini topladı." Diye sitem ederken Hazal sinirle odadın kapısını kapattı.

"Bir kere onlar sen odaya girdiğinde konuşmaya başlamışlardı. Benim yaptığım iş sadece tuzu biberi oldu. Hem ben nereden bileyim kıza ahtapot gibi sarılacağını değil mi  !"
"Hazal lütfen !" Diyen Hatice ile kız sustu.

Genç kadın ağlamamak için kendini zor tutarak Levent'e döndü.
"Benim artık bu evde kalmam doğru olmaz . Hazal haklı o kadınlar başından beri konuşuyorlardı zaten. Ben boşandım burası küçük yer başta düşünmeliydim laf söz olacağını. Ali haklıydı , asla peşimi bırakmayacaklar .  Hep konuşacaklar ve Ali'nin kulağına gidecek başını ağrıtacaklar . Bitmeyecek boşanmakla bitmeyecek!"

Hazal omzunu silkip Hatice'nin sözünü ortama bomba gibi düşen sözleri ile kesti.
"Aman konuşsunlar . Susmaları bir imzanıza  bakar . Evlenirsiniz ne olacak !" Deyiverdi.

Hatice bu sözlerle ağlarken Levent ne yapacağını şaşırıp daha kendisi adımlar atmadan bu işe burnunu sokan Hazal'a sinirle baktı.
"Ya ne dedim ben şimdi . Yuva kurmanın nesi kötü. Sizin çocuklarda hazır hem !" Diye battıkça batarken Hatice'nin dudaklarının arasından bir hıçkırık koptu.

Adam ne yapacağını bilemediği için odadan çıkarken Hazal hala söylediklerinin yalnış olmadığını düşünerek kadının koluna girdi.

"Ya niye ağlıyorsun sen şimdi ? Tamam cenaze evinde düğün konuşulmaz ama siz çok yakışıyorsunuz ! Senden daha iyisini mi bulacak bu komiser !" Diye ağlayan Hatice'yi sakinleştirmeye çalışmaktan  çok konuşmaya devam etti.
"Ağlama hadi bence çok yakışıyorsunuz ! İki kanadı kırık serçe . Hem boylu poslu yakışıklı adam !"

Levent aşağıya erkeklerin yanına inince bu mevzunun kapanmayacağını bildiği  için konuyu bir yerinden açmayı kafasına koyarak Mirza ve Bilal'in yanına doğru yürüdü.
Nasıl ve nereden başlayacağını düşünürken , önünde duran arabadan Ali bir hışımla indi.
Levent daha ne olduğunu anlamadan adamın yüzüne yumruğunu savurdu.

Bir Uzun Yoldan Geldim Where stories live. Discover now