Onlarla tanışalı 1 hafta geçmişti. Onları gerçekten sevmiştim. Duygularım da yavaşça tükenmişti. Arkadaşlık çok daha cazip geliyordu bana. Arkadaşlık duygusu daha güçlüydü çünkü insan gerçekten dost olduğunu önemser.

Onlar benim gerçekleri anlamama yardımcı olmuşlardı.

Eunkyung'tan sonra diğerleriyle tanışsam da önceliğini boşverip hepsini dost olarak görüyordum.

Arkadaşlığın süresi ve büyüklüğü alakalı değildir. İnsanlar 1 yıl boyunca birbirine ısınamayıp 'bir arkadaş' olarak kalabilirler ya da sadece 1 haftada sıkı dost olabilirler. Onlara da 1 haftada çok ısınmıştım. Gözlerimi açtıkları için onlara minnettardım.

Yoongi, beyaza yakın çok açık sarı renkte saçlara sahipti ve yüzü bir kediyi andırıyordu. Başlarda bir insana karşı ne kadar soğuk gözükse de, birine bağlandığında sağlam bağlanırdı.

Dae, sarı saçlıydı ama saçları doğaldı. Kahkülleriyle ve gözlükleriyle çok tatlı duruyordu. İlk geldiğimde soğuk davranmamış, aksine bu anı beklemiş gibi sıcak karşılamıştı. Çok sadık bir arkadaştı.

Taehyung gri saçlarıyla çok iyi görünüyordu. Diğerleriyle çok eğlenceli konuşmalar yaparken, eğlenceli zaman geçirirken bana karşı soğuktu. Grubu kuran oydu. Yeni geldiğim için sanırım beni de araya katmakta zorlanıyordu. En azından ben böyle düşünüyordum.

Jungkook ve Eunkyung'la zaten önceden konuşmuştum. Eunkyung hâlâ bana destek çıkan bir arkadaşımdı. Jungkook başta huysuz olsa da benimle konuştukça bana ısınmıştı ve birlikte saçma konuşmalar yaparak eğleniyorduk.

Dae ile dedikodu yaparken Dae'nin üç kere aldatıldığını öğrenmiştim.

Kim böyle tatlı, tam ısırmalık bir kızı başka biriyle yürütürdü ki? O kişiler hangi kafadaydılar?

Jung Hee adlı sevgilisini kafede başka bir kızı öperken yakalamış. Sonra Jung Hee'nin kardeşi Jung Hwa'dan hoşlanmaya başlamış. Onunla çıkmışlar fakat abisi neyse kardeşi de oymuş. Jung Hwa'nın kafası yarılınca Dae onu hastaneye götürmüş. Yiyecek almak için aşağı inmiş ve geri döndüğünde Jung Hwa'nın telefonunu direkt kapattığını görmüş. Bir gün kontrol etmiş ve başka bir kızla ilişki yaşadığını öğrenip ayrılmış. Daha sonra Kang Dae adında biriyle çıkmış. Kang Dae babasının şirketinde çalışan genç biriymiş. Dae, onu ofiste çok yanlış bir anda yakalamış. Üç kere aldatılınca ümidini kesmiş.

Aşka inanmamak, aşktan uzak durmak garip bir şey değil. Asıl garip olan bir insanın kazandığı kalbi nasıl bu kadar rahat yok sayabildiğidir.

---

Zil çaldı ve Dae ile dedikoduyu kesip yukarıdaki sınıfımıza çıkmaya başladık. Young Nam yanımıza gelmişti.

"Hey Dae. O kadar aldatılmışken nasıl bu kadar rahat durabiliyorsun? Gerçi biz erkekler daha güzel ve olgun kızları severiz. Aldatılman çok normal. Yanındaki arkadaşın gibiler varken seni tercih etmezler."

Ha bu arada bir şey daha öğrenmiştim. Sınıfta en çok bu gruba sataşmayı seviyorlardı. Benim ise gruba katıldığımı bilmiyorlardı.

Dae tam cevap verecekken konuşmaya başladım.

"Hah, aldatılmak çok zavallıca bir şey mi? Hayır. Aldatmak daha zavallıca. Birine kalbini adar gibi yapıp o kalbi başkasına adamak.. Biliyor musun? Dae'ye değil sana acıyorum. Çünkü kimlerin zavallı olduğunu farkedemeyecek kadar acizsin."

Hızla sınıfa gittim ve yüksek sesle ellerimi çırptım.

"Hey millet!"

Herkesin dikkatini çekmeyi başarınca konuşmaya başladım.

"Birdaha o çok gömdüğünüzü sandığınız buzdolaplarınız var ya. İşte onlara sataşan olursa karşısında beni bulur. Bir kız ne yapabilir demeyin. Tamam, fiziksel olarak pek bir şey yapamam. Ama ruhsal olarak yaptığınızın çirkinliğini öyle bir yüzünüze vururum ki, canınız yanar."

O günden sonra onları sahiplenmiştim.

Dostlarımı..

~~~

Akşam telafi olarak 3 bölüm daha gelecek

Görüşürüz~~

NØ ŁØVE ~> KTHWhere stories live. Discover now