renklerimiz birbirine, ben sana

3.2K 352 105
                                    

Hastaneden çıkışımın üzerinden günler geçmişti ve günler gelip çatmış, rollerdisco yarışmasının ikinci turunun olacağı güne gelmişti. Günler boyunca Chanyeol ile yemeyip içmemiş, uyumamış da bu geceye hazırlanmıştık.

Tek başıma pratik yaptığımız dans odasındayken gözüm köşedeki striptiz direğine çarptı. Uzun süredir yapmadığımdan paslanmış mıyım yoksa hâlâ topaç gibi dönen bir çıtır mıyım diye merak ediyordum.

Müzik açtıktan sonra yavaş adımlarla direğe yönelip elimle kavradım ve tek seferde direğe tırmandım. Karşıdaki aynadan hareketlerimi izliyorken aynı zamanda sakin hareketlerle direğin etrafında dönmeye başladım. Gözlerim kapanmışken kendi halimde dönmeye, taklalar atmaya başlamıştım.

Her şey yolundaydı, ta ki Park gereksiz Chanyeol'ü stüdyonun kapısına yaslanmış bir halde beni izlerken bulana dek. Alnına dökülen saçları arasındaki derin gözleri buradan bile yakalayabiliyordu beni. Sakince aşağı kayıp direğe yaslandım. Gümbürdeyen kalbime söz geçirmek şu anda çok zordu. Ne zamandan beri oradaydı?

"Hünerlisin, Byun." dedi ellerini ceplerine koyup bana doğru yürürken. Yine arkasından fırtına getiriyordu.

"Sana demiştim." dedim gözlerimi birkaç saniyeliğine kaçırıp tekrardan dibimde biten Chanyeol'e çevirerek. Arkada çalan müzik ortamın yumuşamasına hiç ama hiç yardımcı olmuyordu. Ciddi anlamda yangının orta yerine düşmüştük.

Sağ eli yavaşça belimi bulan Chanyeol o kadar yakınımdaydı ki vişnelerini özlemle karşılamayalı çok oluyordu. Ellerim yavaşça göğsünde yer edinirken yüzüme yerleştirdiğim gülümseme, arkasında fırtına taşıyan tek kişinin o olmadığını niteliyordu. Senin fırtınan varsa benim de dalgalarım var, diyordu bas bas. Sert ve keskin dalgalar.

Aramızdaki bakışma çok uzun süre sürmedi. Hızla ellerimi Chanyeol'ün ensesine çıkarıp dudaklarımızı buluşturdum. Belimdeki eli sıkılaşırken dudaklarımdaki dudakları umursuzca, acımasızca nefesime nüfuz ediyordu. Nefes nefese alnını alnıma dayadığında, "Beni delirtmekten ne zaman vazgeçeceksin?" dedi kısık ve boğuk sesiyle gülerek.

Parmaklarımın arasındaki saçlarını çekiştirerek hafiften inlemesini sağladım. Dudaklarına doğru, "Kolay kolay pes etmem, Park." diye fısıldadığımda göz açıp kapayıncaya dek herifin kucağında bitmiştim.

Kollarımı boynuna, bacaklarımı beline dolayıp ayaklarımı yerden kesmesine izin verdim, tabii bir de nefesimi.

Tekrardan tutkulu bir öpüşmenin içerisine çekildiğimizde sırtımın sertçe cama yapıştığını hissettim. Harika, böylece tüm şehir Park Chanyeol'le mercimeği fırına verişimizi seyredebilirdi.

Dudakları dudaklarımdan ayrılıp boynuma yöneldiğinde çenemi omzuna yasladım ve aynadaki yansımamla göz göze geldim. Park Chanyeol'ün kolları arasında dağılışıma baktım. Hafif aralık dudaklarıma, baygın gözlerime baktım. Dudaklarımın arasından şehvetle isminin dökülüşünü dinledim.

Kafasını tişörtümün altından içeri sokup dudaklarını tenimde gezdirince hissettiğim doluluk hissi yüzünden ağlamak istedim. Bu kadar güzel hissettirmesi o kadar sinirlendiriyordu ki beni.

Kafası tişörtümün altından çıkınca tekrardan yüzyüze geldik. Yanakları anın heyecan ve hızından kızarmış, vişneleri hafifçe şişmiş halde aralıktı. Kısık gözleri her an beni kendine çekecekmiş gibiydi.

"Charles Bukowski aşkı ne diye tanımlamıştır bilir misin, Baekhyun?" diye fısıldadı. Bu ani ve alâkasız sorusu beni hem heyecanlandırıp hem de korkuturken bilmeme rağmen hayır anlamında başımı salladım.

rollerdisco king | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin