♦️BÖLÜM 59♦️

En başından başla
                                    

Roza bizzat yaşayarak şahit olmuştu,sevginin bir insanı iyileştirme gücüne. Zira sevgi böylesine derin olmasaydı eğer,o zaman adamın her bir telafisi bu kadar içten ve anlamlı olabilir miydi bilemiyordu. Adamın yüreğinden taşan sevgisini kendi yüreğinde fazlasıyla hisseden kadın yine sevgi olmasaydı eğer,onu böylesine sahiplenip ister miydi bilmiyordu.

Onların iki kişilik dünyası sevgiyle büyümeseydi eğer,bu soğuk kış ayı ve dalından koparılmış gül yaprakları bu kadar derin anlamlar taşır mıydı bilmiyordu. Bir gelinlik ve bir yüzük herkesin hayatında ilkken onlara derin bir geçmişi hatırlatıp yine de o geçmişe örtü olmak için en güzel etken olur muydu bilmiyordu. Böylesine içten ağlanır mıydı bir gelinlik ve bir yüzüğe bilmiyordu.

Adamın karısına sunduğu bir gelinlik ve yüzükten ziyade onayı alınmak istenen bir gelecek,kadının giyeceği ve takacağı bir yüzük ve gelinlikten ziyade gönül vereceği bir hayatın başlangıcıydı onları böylesine derinden etkileyen. Onları böylesine derinden etkileyen,geç doğan fakat güçlü büyüyen sevgileriydi işte. Belki de hiç kimsenin yoğunluğunu tarif edemeyeceği sevgileri.

Baran kollarını boynuna sımsıkı sarmış olan kadının saçlarını okşadı sessizce. Görüş alanında kırmızı kutunun içindeki gelinlik,aklında o anlar vardı. Çok iyi hatırlıyordu,hiçbir zaman unutmamıştı. Karısı,Su ile beraber düğün alışverişine çıktığı bir gün Baran,Baver'in kendisi Su'yu gelinlikle görürse ondan azar işiteceğini söyleyerek kadınları almasını istediği bir zamanda arkadaşına söylenerek gelinlik mağazasının içine girmişti.

Büyük mağazanın boy boy dizilmiş gelinlik mankenleri arasında görüş alanına karısı girdiğinde duraksamak zorunda kalmıştı. Duraksamış ve öylece önündeki gelinliğe hayranlıkla bakan karısını seyredalmıştı.
Gözlerinde ufak tefek parıltılar,dudaklarında buruk bir tebessümle elini gelinliğin üstünden usulca gezindiren karısı,Su'yun kendisine seslenişini bile duymamış Baran ise hiç oralı olmadan devam etmişti kadını izlemeye.

Tam o an karısının gerçekleşmemiş hayalleri gelip yer edinmişti kursağında. Hiç fark etmemişti Baran,karısının da elbette vardı her kadın gibi pembe hayalleri. Fakat bizzat kendisi siyaha bulamıştı kadının bütün renkli düşlerini. O an zaten pişmanlıkla kavrulan yüreğine bir de prenseslik düşler gelip birer darbe indirmiş,Baran karısının gözlerinden okuduğu hayal kırıklığını yüreğine kazıyarak ve onun bu haline daha fazla dayanamayarak çıkmıştı mağazadan.

Ve yine o günün akşam saatlerinde hiçbir mantıklı tarafı olmadan kendini aynı mağazada,karısının hayranlıkla izlediği gelinliğin önünde bulmuş,dakikalarca bakmıştı o bez parçasına. Beyaz bez parçası o dakikalar boyunca bütün yaşananları bir bir dökmüştü gözlerinin önüne. Sonra adam yine aklına hiç danışmadan o gelinliği ayırtmış ve kimseye satılmamasını istemişti. O gün,bugünün yaşanacağı bilinmiyordu fakat pişmanlık hissi o günde kavuruyordu yüreğini,tıpkı bugün hâlâ sımsıcak kavurduğu gibi.

Pişmanlığı, sonu gelmeyecek ömür geçse de eskimeyerek vicdanına çöreklenip azapla kavuracaktı onu.Adam,hiç bir telafisini vicdan azabını hafifletmek için değil hepsini bir bir karısını iyileştirmek için gerçekleştiriyordu. Keza Baran vicdan azabının hafiflemesini değil,hiçbir zaman dinmeyip karısına olan bağını her zaman diri tutmasını tercih ediyordu. Aslına bakarsa,bir tercih meselesi de değildi bu,ömür boyu devam edecek ve geçilmesi gerekecek zorunlu bir hayat sınavıydı.

Karısının bir kez daha iç çekmesi ile gözlerini gelinlikten çeken adam toparlandı ve okşadığı saçlarından öpüp kendi kendine o sınavı geçeceğine dair söz verdikten sonra ellerini kadının kollarına yerleştirdi ve onu hafifçe geri çekip kızarmış yüzüne baktığında onun bakışlarını kaçırması ile kaşları havaya doğru kalkarken yüzünde bir tebessüm peyda oldu ve keyifle konuştu.

GÜN DOĞUMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin