"Ve yeryüzündeki tek iletişim aracı oydu, değil mi?"

Yumuşak bir ifadeyle söylenmesine rağmen yaşlı adamın sesindeki keskin alayı fark eden Metin boynuna kadar kızardı. "Doğrusunu söylemek gerekirse..." diye döküldü birden. "Olanlar konusunda mantıklı bir açıklama bulmadan sizinle konuşmaktan çekindim efendim."

"Peki şimdi buldun mu? Burada olduğuna göre dişe dokunur bir şeyler yakalamış olmalısın."

"Maalesef hayır efendim." dedi Metin. Arkasından da utançla boğazını temizledi. "Aksine... Başta da söylemeye çalıştığım gibi girdiğim bütün yollar aklımdaki teorileri çürütmekten başka bir işe yaramadı. O yüzden ben de belki farklı bir fikir verirsiniz diye kalkıp geldim."

Bir an odada derin bir sessizlik oldu. Arkasından Harun yavaşça koltuğuna yaslandı.Parmakları devasa büyüklükteki çalışma masasında takırdıyordu.Bu onun ne derece sıkıntılı olduğunun belki de tek ifadesiydi.Metin bir şeyler söylemek için tam ağzını açıyordu ki vazgeçti. Patronun gözleri masanın üzerindeki kristal kağıt ağırlığına dalmıştı.'Uygun zaman değil.' dedi içinden genç adam.Böyle durumlarda rahatsız etmemesi gerektiğini bilecek kadar uzun zamandır yanında çalışıyordu.

Harun Egeli'nin iş dünyasında ona haklı bir ün kazandıran son derece işlek bir zekası vardı.Çok karışık gibi görünen olayları aynı anda farklı açılardan ele alıp kestirmeden sonuca gitmek gibi olağanüstü bir yeteneğe sahipti.Bu özelliğine iş başındayken birçok kereler şahit olan Metin sabırla bekledi. Sonuçta şu anda özellikle bu nedenle karşısında oturuyordu. Aklının göremediği başka bir yol...'Umarım.' diye düşündü.Çünkü kafası olan bitenden dolayı arap saçına dönmüş durumdaydı.

"Bir kaçak olduğu kesin." dedi aniden Harun."Gayet basit bir plandı. Ama anlaşılan biri ya da birileri onu bizden habersiz değiştirmiş." Elini masadan çekip hızla doğruldu ve çevik adımlarla değişik boyda şişelerin sıralandığı mini bara doğru yürüdü.İki bardağa biraz viski koydu ve birini Metin'e uzattı.

"Sağolun efendim." dedi Metin. Bir yandan da başını iki yana sallıyordu. "İstemem."

"İç." diye buyurdu Harun. "Günün bu saatinde ben de pek meraklısı değilim ama ihtiyacın var.En azından biraz toparlanmanı sağlar."

Yorgunluktan dökülen Metin ısrara dayanamadı. Halsiz bir tavırla yerinden kalktı, bardağı aldı ve tek bir hareketle içti.Viski boğazını yakarak aşağı inerken elinde olmadan yüzü buruşmuş, aynı anda midesinde başlayan yanma da ona dün öğle saatlerinden beri bir şey yemediğini hatırlatmıştı.Yine de içkinin bedenine verdiği ani sıcaklığı zevkle kabullendi.

"Sizinle aynı fikirdeyim." dedi sonra genç adam. Boş bardağı bırakırken dürüst bakışlarını yaşlı adama çevirmişti. "Haklısınız.Bir kaçak var. Orası kesin ama..."

Harun Egeli'nin merakla yanıp tutuşan gözleri Metin'in alabildiğine yorgun yüzüne çakıldı. "Ama?"

"Kaçak her iki taraftan da değil."

"Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Üstelik tek mantıklı açıklama buyken."

"Sürekli bunu düşündüm.Bir iz bulmaya çalışırken..." Derin bir nefes alıp başını iki yana salladı Metin. "Bana pek mümkün görünmedi."

"O zaman bana böyle düşünmenin nedenlerini açıkla." dedi Harun. "Adamlarla irtibatı bir tek sen yaptın.Bu durumda onları en iyi bilen kişi de doğal olarak sensin."

"İşte tam da bu yüzden mümkün olmadığını düşünüyorum efendim."

"Yani?"

KADER OYUNU- EZELМесто, где живут истории. Откройте их для себя