Bölüm 7

120 18 4
                                    



Saat tam beşti.

Toparlayabildiği bütün bilgileri çantasına düzgünce yerleştirmişti Metin. Harun Egeli'nin çağrısını bekliyordu. Şimdiye kadar bir ipucundan diğerine durmaksızın koşturan Semih ise rahatça bir koltuğa yerleşmiş Suna'nın marifetli elleriyle demlediği çayı yudumlamakla meşguldü. Nerdeyse ninesinin yaptığı kadar nefis olmuştu.

Sonunda haber geldi ve patronu ofisinden ayrıldı.

Semih ona hayrandı. Koskoca Harun Egeli'nin karşısında ezilmeden durmak her babayiğidin harcı değildi ne de olsa. Kendisi mesela, bunu hayatta yapamazdı. Rahat bir nefes alarak çayını içmeye devam etti. Henüz ikinci bardağa başlıyordu ki telefon çaldı. İlgisiz gözlerle cevap veren sekretere baktı. Toplantı uzarsa patron vaat ettiği akşam yemeğini unutur muydu acaba? Her ihtimale karşı bir kaç favori lokantayı aklından geçirirken ahizenin kendisine uzatıldığını nerdeyse kaçırıyordu. Alabildiğine şaşkın bakışlarına "Metin Bey." diye karşılık verdi Suna.

"Ha?"

Sabırsızca iç çekti Suna. Arkasından da al şunu dercesine ahizeyi salladı.

Semih aldı, bir süre dinledi, yutkundu ve bembeyaz bir suratla ahizeyi yerine koydu. Dünyası yıkılmış gibiydi. Görmeyen gözleri yaşlı, ciddi sekreterin ona ilk defa şefkatle gülümsediğini fark etmedi bile. Elinde olmadan korkuyla yutkundu tekrar ve "Beni istiyorlar." diye inledi.

                                                    &&&

Semih titreyerek odaya girdiğinde ortamda ciddi bir sessizlik hüküm sürüyordu.

"Gel bakalım delikanlı." dedi emredercesine Harun Egeli.

Söz konusu delikanlı tereddütle ilerledi. Kalbi olması gereken yerde değildi. Galiba ağzındaydı ve çıkmak istermiş gibi çırpınıyordu.

Metin eliyle yer gösterip "Otur Semih." dedi. "Harun Bey olanları önce senden duymak istedi."

"Öyle mi?" diyebildi Semih. Gösterilen koltuğun ucuna iliştiği sırada geniş masanın ardından kendisini dikkatle inceleyen yaşlı adama çabucak göz atmıştı.

İlerleyen dakikalarda neden herkesin Harun Egeli'den saygıyla bahsettiğini daha iyi anladı Semih. Yaşlı adam her şeyi dikkatle dinledi, her ayrıntıyı kontrol etti, en önemsiz detayların üzerinde bile özenle durdu. Şeffaf bir poşete konmuş eski rehberi ise alabildiğine ciddi bir ifadeyle inceledi.

Başta çekingendi Semih. Sonra giderek açıldı. Ne de olsa iyi bildiği sulardaydı. Hiç beklemediği şey Harun Egeli'nin kadının büyük boy fotoğrafına baktığında gösterdiği tepki oldu. Uzun uzun o güzel yüzü süzerek "Yazık." demişti samimi bir üzüntüyle. "O mezbeleden kurtulmaya çalışmasına şaşırmadım açıkçası. Ama keşke çalmasaydı."

Semih önce şaşırdı sonra memnun oldu yaşlı adamın söylediklerinden. En azından kapıldığı acıma duygusu konusunda -ne de olsa profesyoneldi –artık eskisi kadar suçluluk hissetmiyordu.Büyük patron bile böyle düşündükten sonra... Gizli bir memnuniyetle Metin'e baktı. Genç adam da anlayışlı bir ifadeyle ona gülümsüyordu.

Yaklaşık yarım saat sonra üç adam meraklı çocuklar gibi eğilmiş küçük resmi inceliyor, ondan bir ipucu çıkarmaya çalışıyordu. Fotoğrafın arkasındaki silik yazıda 'En değerli varlığıma, güzel günler görmen dileğiyle' diyordu. İmza tamamen kaybolmuştu.

KADER OYUNU- EZELМесто, где живут истории. Откройте их для себя