'Kül ve Ateş!..'

Start from the beginning
                                    

Asya'm!..

*****

Onu depoda bulup evime getirdiğimde baygındı. Yoldayken aile doktorumuz olan Engin Abi'yi aramıştık. Kucağımda onu kendi yatağıma yatırdığımda solgun yüzü, acıdan dolayı çatılan kaşları ve kesik kesik aldığı nefesler gözümden kaçmamıştı. Yapılan muayene sonrası çok yıprandığını söylemişti Engin Abi. Şuan her şeyi parçalamak geliyordu içimden. Yada kardeşim olacak itin ağzıyla burnunun yerini değiştirmek... Nasıl izin verirdi böyle birşeye? Nasıl bir kadın onun ellerinde acılara boğulabilirdi? Düşündükçe deliriyorum.

Hani dedim ya hırçın diye! Gerçekten hırçın bir kadın. Semih'in adamlarını haklaması yetmemiş daha o haliyle birde herkese kafa tutuyor... O değil de İhsan'ı indirdiğini duyunca küçük çaplı bir şok yaşamadım desem yalan olur! Levent abi belli ki sıkı bir eğitimden geçirmiş. Gerçi Suat babamın yetiştirdiği bir evlat tabiki bir çok konuda mükemmel olurdu. Babamı kaybettikten sonra bizimle öyle güzel ilgilenmişti ki öz babamın bile yeri geldiğinde yapmayacağı iyiliklerini görmüştük.

Kapının pervazına yaslanmış, heyecanlı konuşmasını dinliyordum. Levent abiye kuyuda başına gelenlerden bahsediyordu. Belli ki halen beni farketmedi. Bir ara mevzu meşhur 'çam yarmasına' gelmişti. Nasıl indirdiğini sordu Levent abi.

"Özel bölge çalışması yapmış olabilirim birazcık!"diyince benim orda film koptu.

Öyle utanarak anlatıyor ki içim gitti. Ama o hâline de gülmekten kendimi alamadım. Ben gülmeye başlayınca farketti varlığımı. Öyle bir baktı ki gözlerime sanki bedenim bir boşlukta savrulur gibiydi. Tutunmak istediğim tek yer okyanus gözleriydi. Usulca içeri girip kendimi tanıttım.

"Ben Melih! O dangalağın abisiyim!"diyince önce bir duraksadı. Sonra adını bile söyleme gereği duymadan atar yapmaya başladı. Kızdıkça yanakları sinirden kızarıyor. Gözleri çakmak çakmak oluyordu. Hele o vurgunu olduğum okyanuslar... Resmen mavilikleri laciverte dönüyordu. Hızlı hızlı inip kalkan göğsü...Çatılan kaşları... Tablo gibi koy önüme hiç sıkılmadan son nefesime kadar izleyeyim bu manzarayı. Tabi birde bana taktığı lakap vardı. Bana kadınlar elbette bir çeşit hitap şekilleri bulurlardı. Ama böylesini diyen hiç olmamıştı. Ne biliyim işte bir 'yakışıklı' olabilirdi. Yada 'kaslı erkeğim ' diyenler vardı mesela. Ama hiç "dağ ayısı " diyen olmamıştı. Asya'm yine farkını ortaya koymuştu. Hiç kimseye benzemeyen farkı... Peki ben bunun altında kalır mıydım? Tabiki hayır! Bende ona kaktüs demiştim! Ama görmeniz lazım resmen sinirden köpürdü...Dudaklarını dişlemeye başlayınca benim devreler yanıyordu. Hayır şimdi Levent abi burda olmasa biliyorum da yapacağımı! Dua etsin Levent abiye.

Israrla evine gitmek istedi. Bende onun biraz toparlanmasını... Çünkü böyle giderse aklım onda kalırdı. Ama nerden bileyim benim hırçın ceylanımın aklından geçirdiği oyunları. Suat Baba'yı aramıştım akşam yanına gidecektim ve kızını da götürecektim. Akşam yemeğini yerken biraz gariplik sezdim ama nerden biliyim aklından geçenleri. Bende diyorum içimden 'evine götürmediğim için trip atıyor!' Meğerse kız planı kurmuş kafasında uygun vakti bekliyormuş. Aklıma gelince bile delleniyorum!..Süpürgesi eksik cadı!.. Ömrümden ömür gitti o akşam. Resmen kafayı yedim! Hayır az önce odasına çıktı ve elektrikler gidince kız buhar oldu uçtu.

~~~

"Abi kız yok!"dediğini duydum Asaf'ın gerisi yok bende.

"Nasıl kız yok lan?"dedim ama başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki.

"Yok işte abi! Baktım heryere yok kız falan!"

"Nereye kaybolur lan! Odasına iyice baktın mı?"dediğimde Asaf isyan eder gibi konuştu.

TUTSAK KALPLERWhere stories live. Discover now