8 | UZAK

54.5K 2.3K 750
                                    

"Vasiyetimdir:
Dalgınlığınıza gelmek istiyorum
Ve kaybolmak o dalgınlıkta."

- Didem Madak

***

Hope and Memory
Howard Shore

Son sahneyi, bu muhteşem eser beraberinde yazdım. The Lord of the Rings'e ait tüm parçalar hayatımın arka planında dönmesini istediğim yegane soundtracktir

Keyifli Okumalar!

***

"E artık tatlıları servis etmek de senden ha yavrum?"

Akça pakça olmaktan uzak buğday tenli yüzü annesinin imalı sesi karşısında hafifçe kızarırken yerinde sıkıntıyla kıpırdandı. Canını sıkan husus her ne ise öğrenene kadar idare etmem lazım geliyordu. Zira geldiğim günden beri olmayan kız kardeşim bellemiştim bu küçük kızı. Duyduğum şefkat ve koruma hissi yadsınamazdı.

Omuzlarımı düşürüp ahşap sandalyeden kalkarken yüzüme yalvarır bir bakış fırlattı. Halledeceğim dercesine göz kırparken Vahide ablanın elindeki tatlı tepsisini çoktan kapmış konuşmaya başlamıştım.

"Kızcağızın hali fena odasına gönderip istirahat ettireceğin yerde kalkmış servis yap diyorsun." Cık cık'layıp tek elimle sözlerimden hoşnut olmadığının emaresini taşıyan çatık kaşlarını düzelttim. "Çatma o kaşları ben neciyim burda."

"Sabahtan beri leyla leyla dolanıyor ortalıkta hanım efendiciğim." Sandalyesine sinmiş olan kızına kızgın bir bakış yollayıp ellerini beline dayadı. "Götür servis et madem. Sonra doğru odana helak oldun bugün."

Sözünü ikiletmeyip mutfaktan usulca çıkıp giderken Karaca'nın yüzüme yolladığı minnet dolu ifadeye hafifçe tebessüm yollayıp içeri girdim. Cavidan'ın sözlü muhabbeti sonrası salonda elle tutulur cinsten bir gerginlik baş göstermişti. Öyle ki tadı kaçan Seyit güç bela eski haline dönmeye çalışmış bozulan havayı bir nebze olsun düzeltmişti. Lakin gözlerindeki huzursuz ifade kendini korumakta ısrarcı olmuştu tüm akşam.

İskender ise herkesin aşina olduğu davranışlarından geri durmamış gerçekleşen sohbetleri ilgisizce dinleyip yemeğine yoğunlaşmıştı. Fırsatını bulduğu her an ise bahçeye çıkıp sigarasını tüttürmüştü. Sabah ki konuşmamızın ardından bana karşı sergilediği mesafeli tavırlarından geri adım atmayıp görmezden gelişi kalbimi kırıyordu. Kendini yeniden kapatmıştı sanki. O ketum ve kararan ifadesi çehresinde yeniden yer etmişti.

Eskiden olsa, daha doğrusu av maceramızdan önceki zamanlar olsa bunu bu kadar önemsiyor olmazdım. Evvela canım bu denli yanmazdı. Zira o vakit aramızda herhangi bir yakınlaşma vuku bulmamış, kalbime umut tohumları ekilmemişti. Hizmetinde ki herhangi bir görevliye nasıl davranıyorsa bana da öyle davranıyor, özel hiçbir harekette yahut söz girişiminde bulunmuyordu.

Ancak şimdi çok farklı bir durum içerisindeydim. Her şey geri alamayacağımız kesinlikte değişmişti. Aramızda adı konulamaz bir bağ örülmüş ve yakınlaşma gerçekleşmişti. Her ne kadar doğru olmadığını düşünüyor olsam da hayatım boyunca yaşadığım en güzel anlar olarak nakşedilmişti içime. Ve o anları, İskender'i, genç ve tasasız gülüşünü, bacaklarımı titreten dokunuşlarını daha şimdiden kesif bir özlemle arar olmuştum.

Bunun için kendimi suçlayamıyordum bile. En nihayetinde özlem önüne bentler dizip önü kesilemeyecek yegane hissiyatların başında geliyordu. Değişen, daha da kuvvetlenen bağımızdan sonra ona daha fazla bağlanır olmuştum. Ve ne yazık ki aşkımı kalbimde tutmak onu Cavidan'la yan yana gördüğüm her saniye daha da güçleşiyordu..

Hasbelkader Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin