0.4 - Moonlight

43 9 7
                                    

"Bir dakika!"

Chae Rim sonunda sitemle kolunu Hoseok'un ellerinden kurtardığında bileğini nasıl sıktığını o an anlamıştı. Bileğini ovarken korku ve şaşkınlıkla Hoseok'a baktı.

"Ne oluyor? Tamam, beni o toptan kurtardığın için teşekkür ederim... muhtemelen kaburgalarım kırılırdı ama, tuhafsın."

Hoseok kendisini kurtardığında kafasını toplamaya vakti olmadan dışarı sürüklenmesi kafasını daha da çorbaya çevirmişti.

"Üzgünüm..."

Bileğini işaret edip suçluluk duyduğunu belli eden bir ifadeyle baktı Hoseok.

"Sadece... o an gerçekten öfkelendim ve seni koruma içgüdüsüyle oradan çıkarmak istedim."

Aslında sarılmak istemişti Hoseok. Fark ettiği topla nasıl o anda kızı kurtarmıştı hatırlamıyordu. Ve onun da dediği gibi kaburgaları bile kırılabilirdi. Korkmuştu ve o kadar öfkelenmişti ki arkadaşıyla kötü bir kavgaya girişebilirdi o an.

Karşısında dedikleri yüzünden bir şey anlamamış bakışlarla bakıyordu Chae Rim. Şimdiye kadar duygularıyla ilgili ona bir şey belli etmemişti. Bir anda böyle söylemesi tabi ki aklını karıştıracaktı.

"Arkadaşım normalde böyle biri değildir. Onun adına üzgünüm. Ama sana zarar gelecek olmasını düşünmek bile... Her neyse ona zarar vermekten korkup seninle dışarı çıktım."

Chae Rim başından beri Jooheon'a bir kötülük yapıp yapmadığını sorguluyordu. Yine de Hoseok'un dedikleri aklını başka şekilde karıştırmıştı.

"Ne?"

~

"Kyun-ah! Dur artık!"

Changkyun dışarı çıktıklarından beri öfkesiyle başa çıkmaya çalışıyor, bir yandan da korkuyla Chae Rim'i arıyordu.

"Onu bulmamız gerek Minhyun."

Deli gibi etrafa bakınıp hızlı adımlarıyla Minhyun'u yormuştu Chang. Minhyun artık çareyi koşup koluna yapışmakta bulmuştu.

"Dur artık! Görmedin mi, Hoseok onu kurtardı. Demek ki hoşlanıyormuş. Bırak yalnız kal-"

Sözleri sert sözlerle kesildiğinde sıçramıştı.

"Susar mısın artık?! Hayatı tehlikede olabilir ve siz bana emanetsiniz. O heriflerin hiçbirinin yanında güvende olamazsınız."

Minhyun'u ürkütüp kırdığını fark edince sert bakışları yumuşamıştı Changkyun'un. Bunu istememişti. Gözlerinin de dolduğunu görünce kötü hissetmişti. Derin bir nefes verip yutkundu.

"Ben... özür dilerim bağırmak istemedim."

Minhyun başını salladığında omuzlarından kavrayıp kendisine çekti ve sarıldı şefkatle. En son isteyeceği şey Minhyun'un onun yüzünden ağlamasıydı. Yine de kendisini açıklaması gerekiyordu.

"Bak, siz abilerinizden bana emanetsiniz ve o içeride olan şey küçümsenecek bir şey değil. Daha önce de sürekli kendisini izlediğini söylemişti Chae Rim hatırlıyor musun? Bunlar tekin kişiler değiller."

Minhyun anlamıştı. Başıyla onaylayıp dolan gözlerini kuruladı. Şu anda asıl yatıştıran şey belki de Chang'ın ona sarılmış olmasıydı.

"Yine de ön yargılı olmayalım, Jooheon dışındakilere oh?"

Changkyun başını salladı.

"Pekala... seni kıramıyorum neden?"

• X Klan : Lost •Where stories live. Discover now