BÖLÜM - 5

32 1 0
                                    

Sigaranın süzülüşünü seyrederken sanki kendi hayatımı gördüm. Tütün yaprakları savrulurken sanki rüzgar akımını hisseden bendim. Anlamlandıramadığım şeyler yaşamıştım. Aslında 2 gündür isyan ettiğim şey başıma geldiği için sevinmem gerekliydi, ama düşlediğim şey böyle bir kabus değildi. Çok garip bir zaman dilimiydi. İlk defa uyumayı istedim ve aradan çok zaman geçmeden uyandım. Bu benim rutinim dışında bir şeydir aslında ama olan buydu, kaçarı yoktu. Her zaman rüya görürdüm ama bu rüya değildi, sanki büyük bir yok oluş öyküsünün emeklemeleriydi. Big Bang'e hazırlanan galaksinin ilk sürtünmelerden çıkardığı kıvılcım gibi bir şeydi, ya da ben öyle hissediyordum. Acaba tekrar bunu yaşayacak mıydım, yoksa bu tek zamanlı bir aksiyon muydu? Sanırım hayatıma devam etmem gerekliydi, hiçbir şey olmamış gibi. Evet, bunu yapmalıyım. Gün kendini gösteriyordu, yani artık hazırlanmalıydım. Tanrım, dün geceyi aklımdan silemiyorum. Sanırım kötü enerjiyi üstüme çekmekten dolayı başıma geldi bunlar. Kendimi yerdikçe yerdim, Victor Hugo'nun hayatını yaşarcasına ajitasyon yaptım. Yaptıklarım bana cevap verdi sadece. Hak ettim. Güneş iyice çıktı gökyüzüne, saat 7.52'yi gösteriyor. Başımı silkeledim, önüme düşen saç tutamlarını önümden çektim ve gözümü kapatarak derin bir nefes aldım. Etkisinden kurtulmam gereken bir kabus vardı, bunu başaracaktım. "Hiçbir şey olmadı Darren." dedim içimden. Sadece rüya türevinde bir şeye kendimi tanık ettim. Hareket ederek tuvalete girdim, musluğu açıp yüzüme sert ve serin bir su çarptım. Bu ayılmama oldukça yardımcı oldu. Su damlaları bana yeni bir hayatımın olduğunu kanıksatmaya çalışır gibiydi, belki de haklılardı. Haklılardı, biten bir hayat göremiyordum önümde. Sırtımı dikleştirdim, aynaya baktım. "Sen her ne kadar fark etmesende güçlüsün, aptal!" diye bağırdım. Bir sürü duygunun kavgası içimde yaşanıyordu ve dışa yansıtmamak için kendimi zor zaptediyordum. Sanki damarlarımdan kan değilde vahşet akıyor gibiydi. Artık oyalanmaya vaktim yoktu, yola koyulma zamanım gelip geçiyordu. Tuvaletten çıkıp ışıkları kapattım. Odama geçtim ve yeni günün kıyafet törenini başlattım. Bugün ne giydiğimi dün kadar önemsemiyordum, ne de olsa dünüm ile bugünüm arasında çok çok büyük bir fark var. Düşüncelerim kafamı kurcalarken ben hazırdım. Hiç dolaylı yollara girmedim ve direkt kapıyı çarpıp çıktım. Keyfim yoktu. Havada süzülerek arabama gitmek yerine bir oburcasına kaba hareketler ile geçtim. Yollar hareket ediyordu, ben değil. Her zaman bana huzur veren vadi manzarası bugün cazip değildi. Radyoda çalan şarkı beni cezbetmiyordu. Anlaşılan şu ki, hayatım tersine döndü. Bu çarkı tekrar çevirmeliyim ki her şey normale dönsün, her şey normale dönsün ki ben normale döneyim. Grace'ya giderken yolda kafamı dağıtmak amaçlı yaptığım hiçbir şey yoktu. Her şey kafamda binbir tur atıyordu ve hala çözümü yoktu. Dedim ya, istediğim şey başıma geldi. Bazen içimden geçmiyor değil bazı şeyleri istememek. Ama isteyene kadar başıma geleceği de bilemiyorum ki. Ne yapmalıyım hala ve hala bilmiyorum. Herkesin bildiği tek şey: Hayat devam ediyor. Bu akışa kendimi bırakmalıyım. Kopperweiser'ın önüne geldiğimde derin bir nefes alıp aklımdan sildim tüm düşünceleri. "Daha gün yeni başlıyor Darren, hazırlan." derken yakalarımı düzelttim. Rutine dönmemi sağlayan ilk şey yeni stajyer Cole oldu.

Cole: Mr. Derrick, günlük raporunuz.

Gayet normal hareketler ile raporu elime aldım. Saat 9.13 iken raporda "Patron Bobby ile 15.30 da görüşülecek." cümlesini okuduğumda beynime yoğun bir kan fışkırdığını hissettim. Olasılıkların negatifliği beni buluyordu. "Sanırım pozitiviteni kaybettin, Derrick." İç sesim son zamanlarda olması gerekenden fazla şekilde beni yansıtıyordu. Düşünceleri başımdan savuşturdum. Odama geçtim ve kapıyı kapatıp derin bir nefes aldım. Yine her şey yerli yerindeydi. Bilgisayar başına geçtim ve açtım. Postalarıma baktım ve yakın zamanda önemli bir anlaşmaya göz kırpacağımızı öğrendiğimde sebepsiz ve ani bir mutluluğa kendimi bıraktığımı hissettim. Anlaşmayı ben yönetiyordum ve yanımda Martha bana yardım ediyordu. Bir başarı, benim terfimi sağlayabilirdi. Bunu öylesine istiyordum ki... Bana terfimi zorla vermek zorunda kalacak bir Bobby ile karşılaşmak, Tanrım! Belki de bu saçma hayal dünyamdan beni soyutlayacak şey bu umut savaşıydı. Bir noktaya odaklanmış, öylesine bakıyordum. Sebepsiz, anlamsız... Unutmaya çalıştığım şeyin zilleri daha da çok çalması işimi iyice zorlaştırıyordu, çünkü ciddi anlamda dünyaya dönmek zorundaydım. Vadiyi görmekten zevk almak zorundaydım, kaba vücudumla arabama giderken kendimi bir kuğu gibi hissetmek zorundaydım, bir müzik dinlerken hissetmek zorundaydım. Ama en önemlisi, Bobby'yi haksız çıkarmak için bunu yapmak zorundaydım.

Kapı çalındı. "Gir." emrim ile içeri Martha'nın girdiğini gördüm. Odayı kendi tebessümü ile doldururken ben tepkisiz kalmıştım. Yüzüme baktığında bir anlığına da olsa modunun düştüğünü fark ettim.

Darren: Ben iyiyim, Martha. Soracağını biliyorum.
Martha: Doğru, fakat sadece geçiştirdiğin konusunda benle inatlaşmaya çalışma. Kafan bir şey ile meşgul ve emin ol bir şeyler ile meşgul olmak için en yanlış zamandasın.
Darren: Farkındayım, her şeyin farkındayım. Fakat ister istemez kendimi alıkoyamadığım durumlarım oluyor. Şimdilik sadece bunu bilmen ideal.

Martha kapı önünden ayrılıp masamın oraya geçti ve benim önümde masaya yaslandı. Buz mavisi gözleri ile beni zan altında bırakmaya çalışıyordu, ama ciddi anlamda onun bu etkisinden pay almıyordum. Onun psikolojisinin aksine gayet rahattım.

Darren: Yapmaya çalıştığın şeyi biliyorum, bunun için uğraşma.
Martha: Bil ki, şu an şirket önemli adımlar attığı için bu olayı göz ardı ediyorum. Fakat bu yoğunluğun bittiği ilk an, bana bunu anlatacaksın.
Darren: Kesin bir şey diyemem Martha, cidden çok zor.
Martha: Zor olması ile ilgilenmiyorum, bunu en yakın zamanda söyleyeceksin.

Tepkisiz kalmam ile birlikte, kendisine kapıyı gösterdim ve gayet normal bir şekilde yüzüne baktım. Üstelememeyi tercih ederek yavaşça doğruldu, normal adımlarla kapıdan çıktı. Ben ise kravatımı gevşettim, başımı koltuğuma koydum ve avizeye baktım.

Dalıp gittiğim bu düşler aleminden kendimi çekmeme çalıştığım şeyin pozitif bir şey olmasını beklerken, yarınki önemli görüşmenin son demlerini tartışmak için yapacağımız toplantının aklıma gelmesi ile kolumu silkeledim ve saatime baktım. 15.27 ibaresini görürken, koltuktan kalktım. Masa üzerindeki klasörü ve flash disc'imi yan yana koydum. Telefonum cebimde mi diye kontrol ettim ve üstümü düzelttim. "Aktivite başlıyor Darren." diyerek kendime emri verdikten sonra eşyalarımı toparlayıp, "Adımlarımın zorakiliği olmasa kesinlikle bu yöne doğru gitmezdim." diyerek iç geçirdiğim o yola koyuldum.

Bu Benim DünyamTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang