BÖLÜM - 1

267 18 0
                                    

Saat 3.16'yı gösterirken bu saat tesadüfünün üstüne hemen "Glass Shatters" açıp dinleyerek 3.16'nın bendeki önemini tekrardan hatırlamak için gözlerimi kapattım. Melodiden kırılan her cam, sinsi tıslama sesleri sanki iç dünyamı seslendiriyordu. Sanki her saniye ardımda kalp kırıkları ve asiliği bırakıyor gibi hissediyordum. Bu düşüncelerden kendimi arındırıp gözümü açtığımda uykumun kaçtığını hissettim. Uzun süredir uyku ile ilgili sıkıntılar çeksemde bu hayatıma etkimemişti. Etkimenin aksine hayatıma renk kattığı bile söylenebilir. Bu garip, fakat bu garipliğe karşı koymaktansa bu akıntıya kendimi bırakmayı yeğliyorum. Her gün, yeni bir Darren olarak başlayacağım hakkında kendime söz versemde özümde yaşıyordum. Kürkçü dükkanıma dönmeyi bırakın, dükkandan çıkamıyordum bile. Ben bu düşüncelere kendimi kaptırmışken müzik akıyordu. Saate bakmak için kafamı kaldırdığımda duvar görüntüsü ile bana ilk cevabı vermişti. Boyası dökülmüş olsa da parça parça boyalı, sanki kendinden bezmiş duvarlar arasında yetip gidiyordum. Gözlerimi saate çevirdiğimde 4 rakamına akmak isteyen yelkovanın, akrebin himayesi altında kalmak zorunda olduğunu farkettim. Bu bir hayat hikayesi gibi. Özgürlük altında yaşamak isteyen birinin zorbalıklar ile özgürlüğü ruhunda taşıyamaması gibi. Fakat saat ile hayat arasında bir fark var. Saat, gücü bittiğinde dursa da hayat, hayatın kendisi isteyene kadar durmuyor. "Himaye altındasın Darren." dedim kendi kendime. Loş ışık altında çıkan bu enerji yoksunu ses odanın akustiğini az da olsa ortaya çıkarmıştı. Saat hala akıyordu ve hayatın bu akış devinimine karşı ben zıt şekilde vaziyet alıyordum. Yerimde sayıyordum ve bunun bir nedeni yoktu. Bu düşünceler paradoksunda intihar etmeden önce yerimden biraz hareketlenip pencereye doğru yöneldim. Soğuk Slam City ayazı, pencereden başımı çıkarır çıkarmaz ruhumu kesti. Fakat bunu istiyordum, ufak da olsa bu anlık kesintiyi hissetmeyi istedim ve başardım da. Gülüyordum, çünkü bu ufak isteğimi yerine getirmek ileride daha büyük isteklerim olursa onları da gerçekleştirmemi sağlayacak. "Kelebek etkisi gibi düşünmek lazım aslında." dedim karanlık manzarayı seyredip serin nefesler solurken. Pencereyi kapattım ve sandalyeme yerleştim tekrar. Her gece gibi bu gecede sıkılmıştım ve aylardır buna çözüm yoktu. Gerçi, bu sorun sadece geceyi kapsamıyordu. Son günlerde hayatımın iyice durgunlaştığını, ömrümün ivme kaybettiğini hissetmekten çok bunu görür oldum. Bir işim vardı ve evet bu işten sıkılmamıştım ama hayat yine monoton haline dönmüştü. Belki de her şeyi himayesine alan hayat, bu monotonluğu konusunda diretiyordur da ben görmüyorumdur. Bu gidişle; asla ve asla görmeyi istemeyeceğim gibi duruyor.

Uyumamıştım. Hala yerimde sayıyor ve gözlerimi kapatmadan bir noktaya odaklanmış bakıyordum. Hipnoz olmuş gibi hissetsem de hipnotize olmadığımı kolumu kaldırıp karmaşık hale gelmiş saçlarımı kurcalayarak kanıtlamıştım. Sanırım kendime kendimi kanıtlamaktan zevk alıyordum, her ne kadar küçük şeyleri kanıtlama yetisine sahip olsam da. Her sabah ama her sabah, gözümü açtığımda yatağımdan doğrulur ve "Bugün yeni bir gün olacak Darren, buna hazırlan." derim. Komik olanı da asla eskisinden farklı bir hayat yaşamıyor oluşumdur. Kendime gülerim her zaman, yapamadıklarım ama uğraştıklarım için. Aptal olarak adlandurırım kendimi, çünkü boşa kürek çekmek kavramını modelleyen ilk, tek veya en alt kademe insan olduğumu kanıksatırım kendime. Belki de öyle değilimdir, fakat bu benim düşüncelerim ve düşüncelerimi kendim aksileştirmediğim sürece asla değiştirmem. Saat 7.21, uyumadan sabahladığım gecelerden biri. Soğuğunu kaybetmemiş Slam City, çıkmak için yırtınan güneşe karşı inadını yavaştan bitirerek dolu bulutların ardından çıkmasına izin veriyor. Bunu görürken yüzümde kocaman bir gülümseme olduğunu fark etmemiştim. Fark ettiğimde de değiştirdiğimi söyleyemem. Bu güzel manzarayı arkamda bırakmak zorunda kalarak sineme çekildim ve alarmın çalmasını bekledim. Ta dam! Saat 8, alarmım her günkü gibi aksamadan zamanında çaldı ve Darren için yeni bir gün başlamıştır. "Yeni bir sabah, ne kadar da güzel." dedim içimden bezmiş bir şekilde. Yine bir monoton gün fakat heyecanlandıracak bir şey var elbet. Acaba bugün bu sakin hayata bir yenilik girecek mi, yoksa bu aramı herkes bildiği gibi tanımaya devam mı edecek? Bu düşünceler ile kafamı kurcalarken çoktan üstümü değiştirme eylemine girişmiştim bile. Dar beden hafif morumsu bir gömlek, siyah kadife bir pantolon, özen gösterilmesi gereken uzun ve dağınık saçlar, giyilmek için sıraya giren ve özellikle "Beni takma!" diye bağıran sıra sıra kravatlar. Boy aynasında kendime bakarken bağırış içinde olan kravatlardan birini dolaba bakmadan aldım ve kafama geçirdim. Tesadüf ki bakmadan almış olsam da kıyafetim ile sinerji içerisinde olan bir kravatı üstüme geçirdim. Şanslı çocuksun Darren! Kedi olalı tuttuğun fareler 2 rakamını geçmeye başladı ve bu rakam artırmayı çok önemli bir iş olan (!) kravatlar ile hallettin. Bu ironiler içerisinde yüzüyorken yapmam gerekenler listesini tamamladım. Saat daha 8.17 iken ben çoktan hazırdım. Acaba hayatıma bir renk katarak işyerine erken gidip işlerimi önceden mi bitirseydim? Yaratıcı! Günün ilk enerjik adımları ile seri hareket ederek kapıyı kapattım ve asansöre hareket ettim. Sabahın bu saatlerinde insanları uyandırmak için en büyük çözüm -buna sorun da diyebiliriz- olan son derece lüks asansörümüzün Pavorotti'den hallice gıcırtıları günün ilk nidaları ile kulak pasımı arttırmıştı. "Gözlerini aç Darren, gün başlıyor." diyerek aynada gölge konuşmaları yaptım. Kafamda ezgiler uçuşurken havada bir keklik gibi süzüldüm, daha doğrusu süzüldüğümü sandım. Ve sonunda araba koltuğuma kondum ve hayat akışını başlattım, umarım.

Bu Benim DünyamWhere stories live. Discover now