"Az oynaşın da yemeklerimizi hazırlayın." Bora'nın sesiyle hızla ona doğru döndüm ve İklim'i nasıl sardığını izledim. Hangi ara, nasıl olmuşlardı bilmiyorum ama çok güzel gözüküyorlardı.

"Lan, it! Babanın uşağı yok burada, istersem aç bırakırım seni." Savaş onlara dönmeden konuşmuştu ve İklim'le nasıl sarıldıklarını görmüyordu. Bu bir yandan iyi bir şeyken gördüğü zaman olacakları düşünemiyorum.

Aman, canım. Sonuç itibariyle ben vardım burada ve o kuzeniyle yakın olurken kardeşine gelen samimi davranışı sorgulayamazdı. En azından Bora için.

"Sucuklar yanıyor, hayatım. Onları çevir sen." Savaş dediklerimle kafasını sallamıştı ve olan sucukları da diğer kızarttığı etlerin yanına koymuştu. Bilge'yle Eflin, salatayı hazırlamış ayrı bir yerde de biber, domates ve patates közlemişlerdi.

Ben de yan yana duran ikili masanın üzerine iki tane sofra bezi serdim ve marketten aldığımız köpük tabakları masaya dizdim. Aynı zamanda plastik bardak ve metal çatallarıda sofraya koymuştum. Kızlar hazırladıklarını masaya yerleştirdi ve en sonunda da Savaş, elindeki mükemmel yemeklerle sofraya geldi.

Herkes istediği yere otururken Savaş tabii ki de olması gereken yere, sol yanıma, kurulmuştu ve tatlı tatlı bana bakıyordu.

Masanın üzerinde dolanan eller tabaklarını doldurmaya başlamışken Savaş önce benim tabağımı aldı ve doldurmaya başladı. En sevdiğim şeyler olan köfte, sucuk, sosis ve tavuk şiş koymuştu. Yanında ise salata, kırmızıbiber ve iki tane közlenmiş patates duruyordu.

Aynı şekilde ben de onun tabağını doldururken her şeyden bol bol koymuştum.

Yârim aç kalmasın.

Herkes büyük bir sessizlikle yemeğini yerken Doruk, yerinde doğruldu ve yemek olan kayık tabaklarına bakmaya başladı.

Gözleri aradığı şeyi bulamamış olacak ki büyük bir hısla yerinden kalktı ve bu seferde bizim tabaklarımıza bakmaya başladı.

"İçinizden herhangi biri, bana hemen tavuk versin. Yoksa yakarım bu masayı!" Hiç kimse onu takmazken gözleri benim önümde duran daha bir ısırık bile almadığım şişteki tavuklara kaydı. Dudaklarımı büzüp Doruk'a baktım vazgeçmesi adına.

"Ama onlar benim, ben de yemek istiyorum." Büzdüğüm dudaklarımdan dolayı tuhaf çıkan sesimle Savaş bana döndü.

"Güzelim ye sen, ben ona kendi tavuklarımı veririm." Gözlerim Savaş'a kalp atarken o kendi tabağında ki tavuk şişleri Doruk'a verdi ve onun tabağındaki sucukları topladı. Savaş'ı biliyordum, tavuğu Doruk kadar olmasa da fazlaca severdi.

Bunu bildiğim için kendi tavuk şişlerimin dört tanesini tabağına bıraktım ve başımı omzuna yasladım. İşte şu an fazlasıyla mutluydum.

"Seni çok seviyorum, Savaş'cım. İyi ki varsın, aşkım." Mal mal konuşan Doruk'a çatalımı fırlattım.

"O benim aşkım, seni geri zekâlı!" Doruk kahkaha atarken abim öldürücü bakışlarını bana atıyordu.

Aman, bana ne canım? O da benim arkadaşımı götürüyordu sonuçta.

"Sen beni mi kıskanıyorsun, marulum?" Dudaklarımda muzip bir gülümseme belirdi.

"Allah'a şükür her öğün almazsam yaşayamıyorum, hayatım." Dudaklarını aynı benimkiler gibi büktü ve burnuma bastırdı.

"Kıskançlığından öperim seni." Gözlerimin hafiften sulandığını hissettim.

"Her zaman, kalbimden öpüyorsun zaten. Yeter o." Soslu ellerine rağmen, ellerimi tuttu. Hiç çekinmeden hemde. Hoş, benimde hiçbir çekincem yoktu, o olsundu yeterdi.

Son Görülme | yarı texting -TAMAMLANDI-Where stories live. Discover now