1. BÖLÜM: "BERDEL"

4.6K 231 71
                                    

1999 Temmuz –günümüz-

Korkuyordum; bomboş bir hayal kırıklığına uğrayıp, boşuna gelmiş olmaktan, düzelmesini beklediğim insanları bıraktığım gibi bulmaktan korkuyordum. Olmayan suçumun affedilmesini umup, bütün öfkemi bir kenara atarak, kovulduğum eve gelmiştim.

Bütün olumsuzlukları zihnimden defedip kapıya doğru ilerledim. Zile basacaktım ki kapının açılmasıyla duraksadım. Açan çalışanımızın oğlu, beraber büyüdüğümüz Rıfattı. Gerginliğim yerini mutluluğa bırakmıştı, Rıfat'ı görür görmez yüzümde istemsiz gülümseme oluştu. Rıfat'ın ifadesi ise tam tersiydi. Beni gördüğüne memnun olmamış hissiyatını almama rağmen sarılma isteğimi bastıramayıp boynuna atladım. Yanaklarını iki yana çekerek gülümsetmeye çalıştım. "Hoş gelmedim mi?"

"Maalesef," dedi girerken. Konağın önünde ki arabaların alışagelmişin dışında ki fazlalık tedirginliğimi arttırıyordu.

İçeri geçmeden halam kapıda karşılarken hemen arkasında annem vardı fakat sarılmıyor, uzak duruyordu. Aramızda ki soğukluk yıllar geçtikçe artmış olduğu barizdi.

Kalabalık olan salona geçtiğimde baş köşede dedem olmak üzere amcamların elini tek tek öperken suratıma dahi bakmayan ağabeyimi bende görmezden gelmiştim. Yaşadığım hayatın sorumlusu oydu.

Kalabalığın sebebini ve neden çağrıldığımı merak edip kafamda türlü senaryolar kurmadan evvel dedem konuşmaya başladı.

"Seni biriyle tanıştıracağım," dedi yanında ki yaşlı adamı kastederek. Saçlarında tek bir siyah tel kalmaması ve yüzünün genç görüntüsü ile tezatlık oluştursa da dedemden epey küçük gözüküyordu.

"Hayırlı bir kısmetin çıktı Berçem, Sadık Ağa senin baban sayılır," dediğinde boş boş baktım. Daha önce yaşamadığım bir olay değildi. "Nerden çıktı şimdi bu?"

En son gördüğümden beri daha da yaşlanan ve sert ifadesi artan yüzü gerildi, sinirlenmişti.

"Yolun yol değil, sana son bir şans verip affediyoruz. Okulu bıraktın bıraktın, iyi niyetimizi suistimal etmeyesin. Yaşın da geldi artık baş göz edelim dedik."

"Sizin seçtiğiniz, tanımadığım biriyle evleneceğimi düşündürttüren şey ne oldu?" diye sordum. Beni biraz olsun tanısalardı hiç çağırmazlardı bile. Başka bir sebebi olmalıydı. Eğer o saçma başlık parası zıvırtısı ise anında arkama bakmadan terk ederdim konağı.

Sebebi ne olursa olsun gelmem başlı başına bir hataydı, ayağa kalkıp gidecekken dedem kolumdan tuttu.

"Ağabeyin seçme hakkı bırakmadı, kız kaçırmış berdel olmak zorunda."

Ağzında ki baklayı çıkardığında her şey oturmuştu. Zararıma çıkacak kadar olsa dahi beni artık düşünmezlerdi, umurlarında değildim.

Tek hissettiğim nefretti, tam beş sene önce okumama karşı gelip, gidersem daha dönemeyeceğimi söylediklerinde, kapının önüne attıklarında ki nefretin aynısı, kat be kat fazlası.

"Bu anı hiç yaşamamış farz ediyorum," dedim. Arkamı dönüp giderken, dedem arkamdan öfkeyle bağırdı. "Anlaşma yoluna varılmazsa töre kan ister, bunu sende çok iyi biliyorsun Berçem. Bu şekilde evden sağ çıkabileceğini mi sanırsın?"

Sözleri üzerine kalakaldım, ağzım kurumuş, sinirden beynim uyuşmuştu. Hiçbir şey düşünemez hale getirmişti beni.

"Töre kan istiyorsa aksın o zaman," dedim ağabeyime bakarak.

Dedem "Korhan elimden bir kaza çıkmadan al şu kızı gözümü önünden," diye bağırmasıyla ağabeyim beni çekiştirmeye başladı. Bırakması için bağırıp dirensem de eski odama doğru sürüklemeye başladı.

BERÇEM (TÖRE)Where stories live. Discover now