(31) Sen Sevilecek Türden Değilsin.

En başından başla
                                    

"Hiçbir şey."

"Hadi ama Altuğ, sen asla bana yalan söylemezsin. Onunla aranda ne var?"

"Yalan değil, Sedef ile aramızda bir şey yok." Gerçek buydu, ikimizin arasında bir şey yoktu. Henüz yoktu.

"Pekâlâ, o zaman soruyu değiştiriyorum. Yankı'ya karşı hislerin var mı?" Atalay istediği cevabı almadan kolay kolay susacak biri hiç olmamıştı.

"Hastanedeyken ondan etkilendiğimi söyledim." O anki yüz ifadesi aklıma gelince gülümsedim. Sedef bunu duyduğunda gerçekten çok kızmıştı. Onu kendime bağlamam kolay olmayacaktı ancak benden kaçma çabaları da hoşuma gidiyordu.

Atalay güldü. "Dur tahmin edeyim! Söylediklerine karşılık sana bela okudu, değil mi?" Başımı sallayınca ikimiz de gülmeye başladık. Ettiği beddualar tüm tesis tarafından bilinen bir şeydi.

"Ona ne söylediğini sormadım, Altuğ. Soruma hâlâ cevap vermedin, ondan hoşlanıyor musun?" Genelde fazla meraklı bir yapısı vardı ve bu, bazen can sıkıcı olabiliyordu.

"Beni herkesten iyi tanıyorsun," dedim. Yosun, aracını bir evin önünde durdurunca ben de aracımı sağa çektim.

"Etkilenmek ve hoşlanmak aynı şey değil. Kız, bu oyundaki en önemli anahtar ve o anahtarı her anlamıyla elimde tutmalıyım." Belki de ilk kez Atalay'a karşı dürüst olmadan arabadan indim. Sedef'in beni bir şekilde etkilediği doğruydu ama yılların eğitimini alan biri olarak duygusal saçmalıklarla uğraşacak zamanım yoktu. Ancak son zamanlarda Sedef aklımı karıştırıyor ve bana kendimi sorgulatıyordu.

Sedef, bir katilin gözdesi olduğu için onu av olarak kullandığım doğruydu. Hayır, yaptığım hiçbir şeyden pişman değildim çünkü ben işimi yapıyordum. Aynı koşullarda yine benzer şeyleri yaparak onu inciteceğimi de biliyordum. Başarısızlığa tahammülüm yoktu ve aradığım kişiyi bulmak için yapmam gereken ne varsa onu yapacaktım. Bugüne kadar asla duygularımı ve işimi birbirine karıştırmamıştım ve bundan sonra da böyle devam etmeliydi.

Sedef onun zayıf noktasıydı ve ben, onu Sedef ile vurmak istiyordum. Lakin artık bu kararımdan o kadar da emin olamıyordum. Sedef bir ajan olursa onunla işbirliği yapmak yerine onu bulmaya çalışacaktı ve öyle de oldu. Ancak gel gör ki tam bu kısımda kendimi sorgulamadan duramıyordum. Ben Sedef'i katilden uzaklaştırırken bunu rakibime karşı bir atakta bulunmak için mi yapmıştım yoksa kendim için mi?

Son günlerde en büyük çelişkimin adı Sedef Sarmaşık'tı.

Ondan hoşlanmam söz konusu bile değildi. Böyle olmalıydı, doğru olan buydu. Ancak artık bundan emin değildim. O kızın doğru yaptığı hiçbir şey yoktu! Sivri dilli ve geveze biri olduğu için bir dakikada kurduğu cümlelere kimse yetişemezdi. Çok konuşuyordu ancak garip bir şekilde o konuştukça bende onu dinleme isteği uyandırıyordu. Üstelik keskin diline rağmen bir şekilde herkese kendisini sevdirmeyi iyi biliyordu. Bunun en büyük örneği babaannem ve Aslı'ydı.

Sakardı, hem de normal olamayacak kadar. Aynı zamanda her defasında beni güldürecek kadar da komik biriydi. En önemlisi Sedef gülmesini biliyordu ve yaşadığı onca şeye rağmen cıvıl cıvıl, neşeli bir yapısı vardı. Belki de beni bu kadar etkileyen, bitip tükenmeyen hayat enerjisiydi. Başına ne gelirse gelsin o asla ciddiye almazdı, aksine acılarıyla dalga geçerek gülmeyi bilirdi.

Hayatım boyunca gördüğüm en sıradışı kadındı. Onu anlatacak doğru sözleri bulmak çok güçtü. Bencil desem tam olarak değildi çünkü fedakâr bir yapısı olduğunu da biliyordum. Hırslı desem pes ettiği anlar da mutlaka oluyordu. Aptal dediğim zamanlarda tek bir hareketiyle zekâsını gözler önüne seriyordu. Şaşkındı ama bir o kadar da soğukkanlıydı. Sürekli düşüyordu, lakin düştüğü yerden dimdik kalkmasını da biliyordu.

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin