Jimmy omuz silkti. "Sanırım yapamam..."

Elimi sonunda bırakıp ikimizi de karşısına aldı. Ellerini birbirine çarptı. "Sizin için ne yapabilirim?" (*What can I get you?)

Jimmy bana dönüp rafları işaret etti. "İlgini çeken bir şey var mı?"

İşaret ettiği raflarda sadece plak vardı. Pikabım yoktu ki benim. İçime kaçıverdi sesim. "Ben dijital müzik dinliyorum..."

Eli somurttu. Gururlu ve kendini beğenmişti duruşu o an. "Ama o müzik değil..."

"Hayır... Hayır. Biliyorum. Ama pikabım yok benim..." Fakirlik sınırının biraz üzerindeydim sadece. Pahalı hobiler için bakiyem yetersizdi. Özellikle son günlerde... "Dijitalle idare etmek zorundayım."

Satıştaki pikaplardan birini gösterdi Eli. "O zaman bir tane pikap almalısın. Gerçek müzik dinlemek için hiçbir zaman çok geç değildir."

"Ben başka bir ülkede yaşıyorum. Onu taşıyamam."

Şöyle bir tarttı beni. "Kanada'da mı yaşıyorsun? Aksanın çok da tanıdık gelmiyor aslına bakarsan..."

"Hayır Türk'üm ben."

"Hindi ülkesi miydi o?*" (*Was that the turkey country?)

"Evet, siz öyle diyorsunuz,*" dedim çok da etkilenmemiş. (*Yeah that's what you guys call it.)

İşaret parmağını bana doğru sallayıp Jimmy'ye baktı. "Bu kızı sevdim. Geri ısırıyor.*" (*She bites back)

Jimmy çok gülmemeye çalıştıysa da başaramadı. "Isırıyor, değil mi?*" (*She does, doesn't she?)

Bir köpek muhabbetidir gidiyordu.

"Madem satış yapamayacağım, hadi oturun, size kahve yapayım," dedi Eli.

Gösterdiği taburelere geçtik Jimmy'yle karşılıklı.

Eli ön kısmı dükkanın arkasından ayıran perdeyi aralayıp arka tarafa geçti. "Ee Jimmy? Şu Victoria's Secret modeline n'oldu?" Başı perdenin arasından bir an görünüp tekrar kayboldu. "Televizyonda gördüm ikinizi. Noel'den önce miydi?"

Jimmy umursamaz göründü. "Hiçbir şey. Durumu pazarlamaya çalıştılar..." (*They tried to pull a marketing stunt)

"Ben de öyle düşünmüştüm. Hepsi senden bir parça koparmaya bakıyor...*" (*They all want a piece of you)

"Öyle görünüyor..."

Kafası yeniden perdenin arasında belirdi. İkimizi gösterdi elindeki tatlı kaşığıyla. "Ee sizden ne haber?*" diye sordu birden. (*So what's up with you guys?)

Cool görünmeye çalışsam da rengim pembeden kırmızının değişik tonlarına bürünmeye başladı. "Hindi diyarından ziyarete geldim sadece.*" (*I am just visiting from the turkey land)

"Öyle mi? Sana bir şey söyleyeyim." Kaşığı suratıma doğru salladı. "Bu adam eğlence sektöründeki tek düzgün kalmış adam olabilir.*" (*Are you now? Let me tell you something. He might be the only decent one left in the business.) Cümlesini perdenin ardında tamamlamıştı.

Neden bahsettiğinden haberi var gibiydi. Hemen konuyu saptırdım. "Sen de eğlence işinde miydin?*" diye bağırdım arka tarafa doğru. (*Were you in the business?)

Sesini yine içeriden duyduk. "Birkaç yüzyıl önce senaristtim. Sanırım en uzun yazar tıkanıklığını yaşıyorum!" (*I was a script writer only a few centuries back. It's the biggest writing slump ever!)

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now