#93

19.5K 1.8K 412
                                    

Planlamadığım uzuuun ihtiyaç molasından sonra herkese merhaba! (sitem ve de küfürler buraya gelebilir, ilk satırın günahı olmaz napalım)

Profildeki duyuruları takip etmeyenler için buraya da yazayım: Ölmedim ama hayatta da sayılmam. Haftalardır az sonra okuyacağınız bölüm hariç tek kelime yazmış değilim. Ruh halim yazmaya elverişli değildi :) 5-6 yıldır buralardayım ilk kez bu kadar koptum yazmaktan. Ben de bol bol okudum. Biraz uzaklaşmak iyi geldi (Belki? Umarım!)

Bu halim sadece yazmakla sınırlı değil. Makaleler filan da dağ gibi yığıldı duruyor. Ben de duruyorum. Bu ara böyle.

Hikâye tamamlandıktan sonra baştan (ya da ortadan bir yerden) okumak isteyebilirsiniz. Bölümler aralıklarla geldiğinden hikâyenin içine girmekte zorlanabilirsiniz – diyecek hiçbir şeyim yok.

Gümbür gümbür döndüm demek istesem de şimdilik kör topal döndüm demem daha doğru olacak

Yazmamak için kırk takla attığım bölüm inanmazsınız hemen aşağıda:



X-Men prömiyerinin yapılacağı günün sabahı, işe her zamankinden yarım saat kadar geç gittiğimde, bir şeylerin ters gittiğine dair ilk işaret, terk edilmiş bir kasabayı andıran katımızdaki ölüm sessizliğiydi.

Çıt çıkmayan koridorlarda, gittikçe hızlanan her adımla birlikte beynim de ufak ufak kırmızı alarm vermeye başlıyordu. Boş bölmeleri bir bir geçip hızlıca kendi bölmeme ulaştığımda, Jill'i komşu bölmede birkaç dosyayı istiflerken – daha doğrusu istiflemeye çalışıp başaramıyorken buldum.

Evrak çantamı masamın üzerine atar gibi bıraktım. "Herkes nerede?" diye tedirginlikle sordum.

Jill sesli bir nefes verdi. Buruşmuş yüzü, birbirine bastırdığı dudaklarıyla ağlamanın eşiğinde görünüyordu. "Cole mesaj gönderdi. Toplantı odasında olmamız gerekiyor. Benim geri gelip birkaç şey almam gerekti sadece.*" (*Cole's sent around a memo. We're supposed to be at the conference room. I just needed to come back and pick up a few things.)

Tüm bunları söylerken elleri görünür bir biçimde titriyordu. "Jill, sen iyi misin?"

"Ah Kübra bilemezsin neler oldu neler..." diye mırıldandı. Ağladı ağlayacaktı artık. "Yaptığımız onca şey çöpe gidecek..."

Yaptığımız dediğine göre, haberim olmadan benim de yaptığım bir şeyler gidiyordu çöpe. "Neden bahsediyorsun sen?"

"Felaket," dedi sessizce. "Büyük felaket." Birkaç dosyayı daha eline alıp gerisin geri fırlattı masasına.

Ben sesime onun kadar hâkim değildim. "Söyleyecek misin artık?" diye sordum sabırsızca.

"Polerino'da işler hiç iyi gitmiyormuş."

Halka açılım sürecini* yönettiğimiz e-ticaret şirketinden bahsediyordu. "Ne demek iyi gitmiyormuş?" diye sordum yavaşça. (*IPO)

"Yönetim kuruluyla CEO'nun pek çok konuda ters düştüğü kulaktan kulağa söyleniyordu zaten." Bu benim de duyduğum bir şeydi. Ama önemsememiştim. Danışmanlığını yaptığımız süreçte böyle çekişmeler olağandışı sayılmazdı. Jill sonunda elinde halihazırda istiflemiş olduğu diğer dosyaları da fırlattı masaya. "Ama bu buzdağının yalnızca görünen kısmıymış!"

Ve böylece baraj kapakları aralandı.

"En büyük iki yatırımcı aralarında anlaşıp dün gece şirketten desteğini çekmiş. Yönetimi çok sorumsuz bulduklarını açıklamışlar. Kontrolsüz büyümeyle ilgili bir şeyler... Bunu gören diğer ufak yatırımcıların da çekilmesi an meselesi bana sorarsan!"

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now