level 30: Newton'un elması

4.6K 531 523
                                    

Tamam, bunu size yapamayacağıma karar verdim ve yemedim, içmedim, bölümü hazırladım.

Yanlışlıkla yayınlamak benim hatamdı bu yüzden size bunu yapamam.

Sizi de bu kadar seviyorum işte.

Neyse bol bollll yorum yapıverin sizde.

-

Derin bir nefes aldım.

Ve o nefesi verirken geçen süre dahi up uzun geldi.

Bunun sebebinin babamı görmek olduğunu düşünüyor olabilirsiniz ama hayır.

Ne babam, ne de bu aptal oyunun herhangi bir durumu şu anda önemli hissettirmiyordu, hayır.

Aslında, önceki bölümde, tam da bıraktığınız yerdeydim.

Jungkook'un tam karşısında duruyordum.

Ona olan hislerimi kabul edişimin ardından girdiğimiz bu aptal döngü beni öylesine tüketmişti ki, şimdi ona sıkıca sarılmak ve her şeyi unutmak istiyordum.

Söylediklerim, söyledikleri.. resmen düşünmekten titriyordum.

"Bojae, sen.."diyen Jungkook orada öyle taş gibi dikilmeme anlam veremeyen ifadesiyle konuştu, "İyi misin?"

Yüzü, endişeli ifadesinden ötede asıl gözlerim kapalıyken görebileceğim aurası etrafını sarmıştı ve ben onu günlerdir doğru dürüst görememenin ne kadar özlem dolu olduğunu fark ettim.

Öylece ona bakarak diktiğim gözlerimle, "Babamın beni gerçeğe götürmesini istemiyorum."dedim. Sanki maraton koşmuş gibi nefes alıp veriyordum.

Jungkook kaşlarını çattı, soyunma odasının kapısının aralığından serin bir esinti geldi ve bu saçlarının dalgalanmasına sebep olduğunda neredeyse ağlayacaktım.

Koridorun bembeyaz duvarları, zemini, tavanı üzerinde uyumsuz ve zıt siyah okul forması onun daha da dikkat çekici kılıyordu.

"Ne demek istemiyorum?"diye sordu. "Bojae, Taehyung sana bir şey mi yaptı? Yoksa bu, yine ben merkezli fikirlerinden biri mi?"

Kaşlarımı çattım, "Bu da ne? Bencilsin demeninin farklı bir versiyonu falan mı?"

Kollarını göğüsünde birleştirdi, "Ah, bir avuç yazılımdan birinin söyledikleri seni fazla etkiliyor."dedi. Sesi sinirli değildi.

Kırgındı.

"Seni öyle görmediğimi biliyorsun."diye çıkıştım. "Seni nasıl öyle görebilirim? Hayatımın en dip anında yanımda olan sendin. Senin boynuna sarılıp minnetle ağladığım zamanları nasıl unutabilirsin ki.. sen.. sen benim için ne kadar özel olduğunun farkında değil misin?"dedim.

"Değilim."diye çıkıştı, "Sen, her zaman oyunun olduğu kadar hayatımın da başrolüydün ve ben.. kahretsin ki seni haddimden daha fazla önemseyip durdum. Anladın mı? Ama kendi kendime sürekli bir yazılım olduğunu hatırlatmak yeterince zorken bunu senden duymak.. gerçekten kırıldığımı, ya da herhangi bir şey hissedebildiğimi o zaman fark ettim."diyen üzgün ifadesi, çocuksu bir mutsuzlukla asılmıştı.

Yumruklarımı sıktım, bedenimi ona atılmamak için tutmaya çalışmak yer çekimine karşı gelmek gibiydi.

Newton'un başına düşen elma gibi ona düşüyordum belki de.

End Game ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]Where stories live. Discover now