3. Bölüm:"Yar'bandı"

36 24 9
                                    

Güz yağmurları vardır, serin hafif ve nefes almanızı sağlayan, her insanın bir güz vakti olur ya işte benim o vaktim hic olmadı. Doğduğum andan itibaren bu duvarlarla karşılaştım, o duvarı aşmak istediğimde hayat bana neler olacağını göstermişti. Bu yüzden hep o duvar dibinde bekledim ama asla yıkmaya yeltenmedim. Hep dibinde ama uzak durdum. Peki şimdi bu duvar neden üstüme geliyordu. Beni neden nefessiz bırakıyor ki. Benim için o duvar:

Baran'dı.

Kaçtıkça yanı başımda buluyordum.

O duvarın ardı gül bahçeleriyle degil, güle rengini veren kanla kaplıydı.

Bir kapıyı çarptım ama benim canım acıdı. Siyaha çaldım kağıdı, ama kendi kalbimi boyadım.

Gözlerim körlüge yakın netlige uzaktı. Hala bilincim yerinde neler olduğunu biliyordum, ama kalkamıyordum. Uçuruma düştüm, sırt üstü. Çamurlu su birinkitisinin içinde yatıyorum, yüzümden düşen çamurlu su, saçlarımdaki çamurlara karıştı. Kucagımdaki köpek inledi, benim yapamadıgımı yapıp acısını yaşadı. Derin bir nefes aldım, sırtıma korkunç bir ağrı girdi. Gözlerimi yumdum. Acının geçmesini bekledim.

"Berfin!"

Adım nasılda yakışıyor ağzına.

Hala burada, halbuki beni bırakıp gitmesi gerekmezmiydi. Agzımda çamur tadı vardı, vücudum sırılsıklam olmuştu, ağır hissediyordum. Gözlerimi açıp gökyüzüne baktım, son anlarını yaşıyordu cılız güneş. Onun yokluğunu fırsat bulup, ortaya cıkmak isteyen yıldızları bekledim.

Sonra gözlerim onu gördü. Uçurumun tepesinde dizleri üstüne çökmüş bana bakıyordu. Ah ne de güzel bakıyordu. "Berfin! Kımıldama yanına geliyorum."

Çamurlu dudaklarımı oynattım. "Gelme" beni duydu. Hareket edecekken durdu.

Sırtımı tüm gücümü kullanarak dikleştirdim, bu yaptıgımla sırtıma defalarca bıçak batırılmış gibi hissettim. İnlememi çamurlu dudaklarımla engelledim. Tek elimle destek alıp ayaklandım, canım o kadar yanıyordu ki kesik kesik nefesler almak zorundaydım. Dizlerimin titremesi zorlukla ayakta durmama sebep oluyordu, çıplak bacaklarımdan bilegime dogru akan su damlasını hissettim. Elimi topraga yaslayıp nefesimi düzelttim. "Elimi tut" başımı yukarı kaldırıp bana uzatılan kan kokan ellerine baktım. Ensemdeki acı dişlerime kadar sızlattı. "Hadi ver elini." Gözlerim kayıyordu, midem bulanıyor ve soğuk terler döktügümü hissettim. Batan güneş etrafı karanlıga bulayıp eceliyle savaşmaya başlamıştı. Kolumun altında tutmakta zorlandıgım köpeği yukarı doğru uzattım tek elimin yetersizligini görünce diger elimlede destek verdim. Aramızda mesafe vardı, öne dogru biraz daha uzandı hala yetişemiyordu, titrek dizlerime güç verip parmak ucumda dikildim.

Köpegi zayıf ellerimin arasından aldı.

Tabanımın üstüne indiğimde, alnımı camura yaslayıp soluklandım. O kadar kötü hissediyordum ki dizlerim kendiliginden kırılıyordu. Zorlukla ayakta kaldım, avuçlarım camurdan bir parçaymış gibi duruyordu. "Hadi, Berfin! Uzat elini"

Gözlerim gözlerini buldu.

Orada çocuklugum vardı.

Orada masumlugum vardı.

"Hadi!" diye bagırdı. Çok yorgundum, nefesim bana yetmiyordu. "ver şu elini!" soğuk sesimiydi yoksa rüzgarmıydı bilmiyorum, ürperdim. Dişlerim birbirine vurdu. "Kes şunu! ver elini!"

Karanlık çökmemişmiydi, hala neden gözleri bu kadar parlıyordu. Üstümdeki ruhani bir yanım mı beni bu hale getirdi bilmiyorum hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Bazı şeyler sonu gelmeden önünüze çıkabiliyordu, şuan ağlamaya direnmeye çalışıyordum. Yüzümden akan damla çamurlu elbiseme düştü.

BERFU-BARANWhere stories live. Discover now