0.3 "Ters Köşe"

2.1K 134 27
                                    

3. BÖLÜM "TERS KÖŞE"

İstanbul Polis Teşkilatı'nın en sağlam ayaklarından biri de Beşiktaş'taydı.

Kültür ve karakter kokulu insanıyla kendi suyunda pişen bir semtti Beşiktaş, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan sakinler otururdu sokaklarında. Bazen, huzur arayışına çare bulan sahili doyururdu karınları, bazen sokaklarının kiri. Öyle çelişki timsali bir semtti ki burası, en temizi de bulunurdu, en kötüsü de. İnsanlarına bir ölçü vurabilmek imkansızdı.

Bade'nin de görevli olduğu Beşiktaş'taki binanın içi, kaynayan bir demlikteki su kabarcıkları misali polislerle doluydu. Her biri ekmek parası için şafak sökmeden evlerini terk ediyor, belki de bir daha açması hiç nasip olmayacak kapılarını kilitliyor ve buna rağmen ay sonu eve götürülen maaşlarla kıt kanaat geçiniyordu. Hayat her şey için güzel, yaşamak için çok zordu.

Bade ziyaretçi odasının kapısını araladı, Gaziosmanpaşa'dan döndükten bir müddet sonra Eylem Yokut'un ailesini beklemişti ve yarım saatlik bir beklemenin ardından nihayet teşrif edebilmişlerdi. Bade ziyaretçi odasına girdiğinde bir an yanlış gelmiş olabileceğini düşündü çünkü odada sadece, tek başına oturan bir kadın vardı. Sönük bakışlı, türbanlı ve oldukça genç olan bu kadının ziyaretçi olduğunu resmileştiren yaka kartı olmasa, Bade konuşmaya tenezzül etmeden odayı terk ederdi fakat bu kadın, belki de asırlarca zihinlere korku salacak bir cinayete kurban giden Eylem'in annesi Şükran Yokut'tan başkası değildi.

"Merhaba, siz Eylem'in annesi olmalısınız," dedi Bade ondan beklenmeyecek bir şekilde nazikti. Zira içinde kibarlığa ait bir nokta olmayan insanın, nazik davranmaması gerektiğini düşünüyordu ama şuan kendiyle çelişiyordu.

"Evet, evet." dedi hızlıca.

Dedektif kendini tanıtıp, "Hoşgeldiniz, ben Bade Çakır." deyip devam edecekken aniden sözü kesildi ve Şükran araya girdi.

"Kızım ne olur acele edin, gitmem lazım." dedi Şükran, sesinde Anadolu şivesi vardı. Yanakları ağlamaktan pul pul olmuş, gözleri iyice saydamlaşmış halde Dedektif'e yalvarırken Bade başında paslanmış bir ağrı hissetti. Bu kadının kızı asit yutmuş hissi verecek kadar ağır katledilmişti ama annesi her şeyin tez zamanda halledilmesini istiyordu. Eylem ne yapmıştı da, ailesinin alevli öfkesini hak etmişti?

"Anlamadım. Bahsi geçen kişi kızınızken neden acelecisiniz? Üstelik hiçbir şey sormadım bile." Bade ithal deriden yapılma koltuğa oturdu.

"Beyim buraya geldiğimi bilmez. Öğrenirse bela olur başıma." diyerek kurumak üzere olan gözpınarlarına yumuşakça peçete bastırdı Şükran.

"Peki, dediğiniz gibi olsun. Acele edelim." Dedektif yutkundu. "Bilmek istediğim en mühim şey, kızınızla aranızdaki bozukluk. Neden onu reddettiniz?"

Konuya hiç planlamadığı yerden giriş yaptı Dedektif, süre onun iradesi dışında ve planına ters giden bir şekilde sınırlandırılmıştı, belli bir zaman zarfına dağıtmayı hedeflediği soruları dar zamana sıkıştırırken aklı karışmıştı.

Şükran ses telleri yok olmuş gibi epey sessiz kaldı, duvarlar onu boğuyordu. Zaman geçtikçe tenine sayısız darbe indiğini hissetti.

"Ben..." Kocası kızmaz mıydı ona? "Biz Mardinli'yiz kızım, bilirsin oraları." Başına dert alıyordu. "Kuralları, namusu vardır bizim milletimizin." Ya köydekiler duyarsa? "Eylem uymadı, babası da istemedi."

Ne kadar basit, diye düşündü Bade.

"Biraz daha detay verir misiniz?"

"Yavrum, dilim varmaz benim öyle şeylere." dedi Şükran, o kelimeleri kullanırsa dili kavrulurmuş gibi hissediyordu. "Benim büyüttüğüm kız, İstanbullara gidip kirletti kendini. Evlenmeden etmeden bir adamın oldu. Yakışır mı kızım?"

CESET KOKUSUWhere stories live. Discover now