0.1 "Vahşetin Tadı"

20.7K 303 59
                                    

1. BÖLÜM "VAHŞETİN TADI"

17 Temmuz 2014, Beşiktaş, Türkiye.

Temmuz ayının koynunda ağırlanan sıcak bir yaz sabahının başlangıcında; evin salonu ölümün soğuk, yoğun ve istikrarlı vahşetiyle sarsılarak darmadağın olmuştu. Asılı duran havada, hiçbir özelliği bulunmayan bir insanın bile sezebileceği kadar ağır bir cinayet kokusu vardı. İlk önce burun sızlatan çürük tadı ciğerlere yayılırken hemen peşinden, saatlerdir beklemekten sıcaklığın etkisiyle pişmiş bir et kokusu geliyordu. Bu koku, bir restoranın pencerelerinden süzülerek caddeye dökülen baharatlı ve az pişmiş bir et yemeğinin kokusuyla asla kıyaslanamazdı çünkü sözü edilen, genç bir bedenin yaz ortasında, taze güneş ışıklarıyla haşlanmış haliydi. Kesinlikle iğrenç ve tanık olunması gereken en son şeydi.

Bu tepele nem dolu karışık hisse ayrıca, bertaraf olmuş eşyalar eşlik ediyordu. Meşe ağacından yapılma, cilası tahminen cinayet sırasında sökülmüş çalışma masası devrikti, masa ayaklarının yere değdiği noktada çok çalışmaktan ısınmış bir radyo vardı ve hala kısık sesli bir pop şarkısını kulaklara dolduyordu, bir zamanlar masa üzerine istiflenmiş kâğıtlar ise şimdi mürekkebi akarak zemine saçılmıştı.

Dedektif uzandı ve kağıt parçalarından birini, delil olma özelliğini kaybetmeyecek şekilde özenle yakaladı.

Dedektif'in gözleri satırlara yayılmış harflerin eğimini incelerken kâğıdın kalitesi, camın yüzeyinden yansıyan dinç gün ışığı altında daha berraktı. Günlük işlerde kullanılabilecek bir kâğıttan çok daha fazlası olduğunu ilk bakışta, nokta atışıyla keşfeden Dedektif, işaret parmağını kâğıdın yüzeyinde gezdirirken diğer eliyle, dağınıklığın içinde rastgele bulduğu kalın cam tabakalı merceği çeviriyordu. Onu izleyen birçok tutarsız göz bu mercek işini dedektifliğin kimliğiyle alakalı bir çeşit dedektif ve mercek oyunu olduğunu düşünmüşlerdi ama Bade, etiketlere bağlı kalmaktan hoşlanan biri sayılmazdı.

İri saplı mercek Dedektif'in pürüzlü parmakları arasında döndü ve doğru tutturulmuş bir açı, herkesin şaşkınlık duygusunu ikiye katlayacak bir bilgiden beslenmeye başladı. Mercekten süzülen ışık kâğıdın tutuşmasını sağlayacak açıya ulaştığında, ufak bir dumanın gerisinde en ufak bir alev belirmedi, Dedektif bencillikle şerbetlenen bir gülümsemeyi dudaklarının arasına pay ederken gözlerini kısmıştı.

Dedektif'in yardımcısı Suat Temer, saniyeler geçmesine rağmen yanmayan kağıdı izlerken, "Bu da ne demek?" diye sordu, şüphe içinde. Bade'nin tanık olduğu şeyleri anlaması için sesli bir açıklamaya ihtiyacı olduğunu biliyor ama kendini hiçbir zaman eksik ya da daha aptal hissetmiyordu, belki de bu onun aptal olduğunun en büyük ispatıydı.

Dedektif, "Çin'den ithal edilmiş ısıya dayanıklı kağıtlar." diyerek kağıdın üzerindeki suyu akıttı, damlalar birbirini iteleyerek sertçe zemine çarparken ölümün elçiliğini yapan satırlar her bir sıçrayışta ruhunu kaybediyordu. "Bir ara haberlerde görmüş olmalıyım."

"Gözlerinin arka tarafında dönen çarkları hissedebiliyorum ama ayak uydurmam mümkün değil." dedi yardımcısı Suat, gözlerine çökmüş beğeni ifadesi yoğundu. "Sadece, kağıt yeterli ısıda kurutulursa okunaklı hale getirilebilir diye düşünüyorum."

Dedektif, burun kıvırdı. "Vakit kaybından başka bir şey olmaz."

"Neden?"

"Çünkü imha edilmesi mümkün olmayan bir maddenin meydana gelmesine izin verilmez." Zihnindeki çarklar horultuyla birlikte yeniden dönmeye başladı. "Doğada yok edilmesi imkansız bir kağıt düşün, bastırılan çevreci kesimin fitilini ateşleyecek yegane şey."

CESET KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin