𝙞

1K 55 40
                                    

Jungkook, zorla ameliyattan çıkmış ve yoğun bakıma alınan sevdiğinin baş ucunda oturmuş bir şekilde, uzun süre boyunca ona bakıyordu.

Bu sanki şey gibiydi, şey.. Yüzünün her bir uzvunu ezberlemek istercesine beynine kazıyordu sanki. Sanki bir daha hiç göremeyecekmiş gibi. Sanki alzehimer olsa da asla unutmayacakmış gibi bakıyordu.

Durdu, durdu, durdu.. Ve Jimin'in onu duyduğunu düşünürcesine konuşmaya başladı.

"Ne demeliyim, ne yapmalıyım hiçbir fikrim yok. Bunca zaman.. Bunca zaman sanki günden güne ölen benmişim gibi davrandığım ve asla o lanet olası evden çıkmadığım için özür dilerim. Ama.. Ama sende özür dile benden olur mu? Bana bunların hiçbirini anlatmadığın için özür dile benden. Benim de hakkım yok muydu bilmeye? Sana yardımcı olmaya, bu sıkıntıları birlikte aşmamıza gerek yok muydu? Ah, doğru. Sanki dünya kendi etrafımda dönüyormuş gibi yaptığım için, benden nefret ediyor olduğunu bir anlığına unutmuşum. Bilirsin, sevgisini dile getirmeyi pek becerebilen birisi sayılmam. O yüzden seni sevdiğimi söyleyemem ama "senin yanında kendimi iyi hissediyorum" diyebilirim. Kendimi iyi hissetmeyi çok özledim ben Jimin. Çok, çok özledim."

Jungkook Jimin'e o kadar adapte olmuştu ki konuşurken içeriye Jin'in girdiğini bile fark etmemişti.

"Onu çok sevmiş olmalısın."

Jin kapının yanında Jungkook ve Jimin'i izlerken konuşuyordu.

"Seni en son orta okulda böyle görmüştüm Kook. Daha neye ilgi duyduğunu bilmeyen bir çocuk olarak seni adlandırdıklarında ve sana deli gibi zorbalık yaptıklarında da böyle aşıktın. Min Yoongi'ye.-"

"Hyung! Ben onun adını duymak istemiyorum. Bana yaptığı şeyleri hatırladıkça kendimden nefret ediyorum. Jimin ve onu aynı karede bile düşünemiyorum biliyor musun? O şeytanın kendisiydi, Jimin'se bir melek. Bana yaptığı şeyler.. Benim kötü birisi olmamı sağladı. Biliyorsun, gay olduğumu öğrendiği zaman.. Arkadaşlarıyla birlikte okulda neredeyse beni öldürecek derecede dövdüklerini hatırlıyorum da.. Keşke yaşamasaydım diyorum. Keşke o zaman ölseydim. Ama sonra da Jimin'den bir haber olacaktım. Bana yaptığı şeylerin sadece bu kadarla kısıtlı olmadığını sende biliyorsun. Benim için bunun bir seçim olduğunu söylemişti, ama bu benim içimden gelen bir şeydi. Bana sanki bir hastalıklıymışım gibi davranıyordu, ama ben böyle doğmuştum. Babama karşı beni nasıl anlattığını biliyorsun, babamın da ona beni adam etmesi için verdiği akla mantığa sığmayacak olan para miktarını. Ve annemin, ikisi arasında yaptığı o iğrenç şeyi. Yaşadığım şeyler cidden bu kadar kötüyken, çevremde ki herkes bu kadar mide bulandırıcıyken senin ve Jimin'in benim karşıma çıkmanız sanki bir nimet gibi. Neden bunları sana tekrar anlattım bilmiyorum.. Ama eğer seninde bir zamanlar gittiğin gibi, Jimin'de giderse gerçekten ben yaşamayı bir an bile düşünmem. O yüzden hyung, elinden ne gelirse yardım et. Yardım et ve güzel bir hayatım olmasını sağla. Sana yalvarıyorum.."

"Jungkook, yaşadığın şeylerin zorlukların, ne kadar kötü olduğunun bende farkındayım. Seni bırakıp gitmek zorunda olduğum o gün, kendimden çok nefret etmiştim. Bu yüzden senden binlerce kez özür dilerim. Ama biliyorsun ya işte, aynı durumdan muzdariptik. Yoongi senin ondan hoşlandığını bir şekilde öğrenmişti fakat ben ne gidip Namjoon'a bunu açıklayabilirdim, ne de duyulmasına izin verebilirdim. Sadece elimden başka hiçbir şey gelemeyeceğini düşünüp gitmekte karar kılmıştım. Sana yakındım, sadece sen bilmiyordun. Ama çektiğim her nefeste, büyüyordu belki de aramızda ki mesafe. Özür dilerim kardeşim, iyi olduğundan emin olduktan sonra daha da çok uzaklaşmak zorundaydım. Çünkü.. Bunu sana şimdi söyleyeceğim için üzgünüm ama çünkü Yoongi benim nerede olduğumu bir şekilde öğrenmişti ve seni de tekrar bulup canını yakmasına izin veremezdim. Tekrar ve tekrar hayatının son bulmasını istemene izin veremezdim. Bunu yapamazdım ve yapamayacağımı sende biliyorsun."

"Yoongi.. O, şu anda nerede hyung?"

"Bilmiyorum. Bende bir süredir nerede olduğunu öğrenmeye çalışıyorum ama ona dair ne bir şey ne de bir iz var. Belki de çok uzağa gitmiştir Kook, ha?"

"Sanmıyorum hyung.. O kötü birisi. Uzağa gitmiş olsa da bir eli her zaman buradadır. İçimde ki ses, nedenini bilmediğim bir şekilde burada, yakınlarda, yakınımızda olduğunu söylüyor. Ve ben bu sesi hiç sevmedim."

Jin Jungkook'un yanına yaklaşmış ve elini omzuna yaslayıp konuşmaya başlamıştı.

"Ne kadar çok korktuğunu anlayabiliyorum kardeşim. Ama lütfen, mümkün olduğunca az korkmaya çalış, çünkü ben ve Jimin senin yanındayız. Her türlü zorlukla nasıl baş ettiysen bununla da baş edebileceğine inanıyorum ve sana güveniyorum. Eminim Jimin'de aynı şekilde sana güveniyor ve inanıyordur."

Jin'in merhametli bakışları, birazcıkta olsa Jungkook'un içini ısıtmaya yetmişti.

İçeriye giren doktorla her ikisinin de dikkati kapıya doğru çevrilmişti.

"Hastamız zorlu bir ameliyattan geçtiği için biraz daha dinlenmesi gerek. Onu çok düşünüyorsanız artık biraz da dışarıda beklerin lütfen. Yorulmasını istemezsiniz. Hem sizde biraz dışarıda kafa dağıtabilirsiniz. İyi akşamlar."

Doktor başıyla selam verip odadan çıkacakken Jungkook'un seslenmesiyle durmuş ve arkasına dönmüştü.

"Doktor bey?"

"Evet, buyurun."

"Herhangi bir.. Hayati tehlikesi yok öyle değil mi?"

"Şu an için bir şey söylemek biraz erken. Ama güçlü birisi olduğunu ameliyatta gösterdiği dirençten anlamış oldum. O yüzden, ben hastama güveniyorum. Jimin, çok güçlü birisi. Her açıdan."

"Teşekkürler."

Doktor ve Jin odadan birlikte çıktıklarında geride sadece Jimin ve Jungkook kalmıştı.

Jungkook son bir kez Jimin'e doğru yaklaşıp alnına küçük, narin ve bir o kadar da büyük bir aşk duygusuyla dolup taşan öpücük bırakmıştı.

"Geri geleceğim sevgilim. Seni yalnız bırakmayacağım."

Jungkook'un duraksamasını sağlayan şey ise, tam da şu anda Jimin'in kıpırdayan parmağıydı.

"J-Jimin?"

###

etoile polaire & jikook.Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang