'Sen yeter ki mutlu ol'

596 27 6
                                    

Karmaşık geçiyor günler. Bazı sabahlar çok mutlu başlıyor, bazıları, artık gördüğüm gereksiz rüyaların etkisinden midir bilinmez kötü başlıyor. Malum gün nasıl başlarsa öyle sonlanıyor içinde güzel haberler yoksa. Benim gibi uyuyamayan biri için kötü bir süreç bu. Hiç kimse güne ‘senden nefret ediyorum .....’ diye söylenerek başlamamalı.

Ona karşı hissettiklerim nefret mi bilmiyorum. Adını koyamıyorum. Ne olduğunu bilmiyorum. Ne olmadığını tekrarlayarak rahatlatıyorum sadece kendimi. Bir yaranın yıllarca kanaması için ne kadar derine açılması gerek şimdi daha iyi anlıyorum sanırım. Aşk değildi ona bağlılığımın nedeni.

O; genç yaşta kaybettiğim babamın yerini tutuyordu. Özlediğim dostumun yokluğuna vekâlet ediyordu. Düştüğüm boşluklarda tutunduğum dal oluyordu. Yüreğimde büyüyen sevgiye anlam katıyordu. Dedim ya aşk değildi ona bağlılığım nedeni. Aşktan öte bir yerdeydi o. İnsanlar öyle bir yere sadece ailelerini koyarlar. Beklemediğim anda ailemi kaybetmiştim ben.

Uzun bir süre kendimi suçladım. Hatalar yapmış, altından kalkamadığım yalanlar söylemiştim. Evren bana ders verircesine ona belli etmeden hatamı düzeltmek adına kurduğum hiçbir planımı yolunda tutmamıştı. Sığınacak bir yalan bulamadığımda korktuğum başıma gelmişti. Ben yıllarca onu bu yüzden kaybettiğimi sanıyordum. Benim hatam, hepsi benim suçu sanıyordum. Ta ki onun, hayatına yeni bir sayfa açtığı tarihi görene kadar. Ben hayatımı ona adamışken, o çoktan başka rotalara yelken açmıştı. Meğer benim suçum sandığım sadece onun eline verilmiş bir bahaneydi. Yaptıklarını ardına gizleyebileceği bir neden vermiştim ona. Hayatımı darmadağın ettiğinde hissettiğim acının nedeni ailemi kaybetmiş olmak değildi sadece.

Yıllarca ihanetlerini içime sindirdiğim, gururumun katiliydi o. Ona olan sevgimi sömüren bir açgözlüydü o. Kendine bir şey yapacak korkusu ile içimden geldiği gibi isyan edemediğim bir bencildi o. Bana kapıyı göstermesine rağmen kaldığım, ne istediğimi sormadan zorla hayatına beni tekrar tekrar dâhil etmesine izin verdiğim, verdiği sözlere inandığım bir hayal kırıklığıydı o…

‘Sen yeter ki mutlu ol’ diyecek kadar kendimi adadığım O; insanlara olan inancımı, kendime karşı özgüvenimi, uykularımı, yaşadığım şehri, dostlarımı, ailemi kısaca sahip olduğum her şeyimi elimden almıştı. O yoluna devam ederken ben üzerimdeki enkazın altında eziliyordum. Kırgınım evet ve kızgınım. Umurumda değil demeyecek kadar da kendime karşı dürüstüm. O enkazı toparlayalı çok oldu. Kimi zaman sürünerek, kimi zaman koşar adımlarla; ailemi, şehrimi, hayallerimi, benliği geri aldım. Lakin insan doğrudan yüreğine inen bıçağın açtığı yarayı kolayca kapatamıyor. Bir kalp kırıklığından öteyse, göğsünü parçalayıp geçtiyse hiç kolay değil iyileşmek. Onu asla affetmeyeceğim. Ve ne yazık ki uyandığım her gün ilahi adalet dilerken bu öfkenin ağırlığını taşıyacağım. Ne aşk, ne kırgınlık ne de başka bir şey değil öfkemin nedeni. Belki de faili belli bir cinayetin belirsiz adaletini özlüyorum kim bilir…

-Merve Deniz

Hayatın içinden notlar - 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin