i can feel your split

Start from the beginning
                                    

Gerginliği artsa da, yapmacık bir kahkaha savurdu. Tam ne kadar komik olduğuyla alakalı kinayeli bir şeyler söyleyecekti ki yazının üstü tekrar buharlaşmış, yeni bir yazı belirmişti.

'CİDDİYİM.'

Gülümsemesi yüzünde donarken, titremesine engel olamamıştı. Gergince öksürdü ve sildi aynadaki yazıyı. Birden kapı çaldığında çığlık atmıştı, evet, içindeki ruhtan korkmayan beden ani seslerden korkuyordu. Kıyafetlerini düzeltip, tuvaletten çıktı ve dış kapıya ilerledi. Kapıyı tam açacakken duraksamıştı, eli kapı kolundaydı.

"Sakın," dedi uyarıcı ses tonuyla. "Beni rezil edecek veya onları korkutacak bir şey yapma."

Jungkook gözlerini devirmişti, tabii onun bu hareketini göremiyordu. Bu yüzden anlamamıştı tepkisinin ne olduğunu. Birkaç saniye soluklanıp kendisine izin verdikten sonra, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle açtı kapıyı. Namjoon, Taehyung, Yoongi ve Seokjin aile gibi dizilmiş, aynı gülümsemeyle ona bakıyordu, ah, ya da onlara. Kendisine tek kişi demekte zorlanıyordu.

"Hoşgeldiniiiiiiz!"

Hepsine fazla haşır neşir olmadan sarılıp içeri aldı, şimdilik her şey normal gidiyordu. Onlar için hazırladığı masaya dizilmişlerdi bile. Derin bir nefes aldı, neden bu kadar gergindi bilmiyordu. Jungkook'un gereksiz kıskançlığındandı belki de. Tamam, hayattayken de bu kadar kıskançtı fakat en azından evi yakmakla tehdit etmiyordu. En fazla kavga çıkarıyor, küsüp gidiyordu. Şimdi ise çok daha farklıydı, Jimin onu bedenen göremediği için her şeyi kırıp dökerek, bazen de yakarak sinirini çıkarmaya çalışıyordu.

Gözünün önüne düşen mavi saçlarını geriye ittirdi ve arkadaşlarıyla beraber o da masaya oturmadan önce yemekleri dağıttı herkese. Borcamın sonunda kalan tavuğu kendi tabağına koyduktan sonra boşalan cam kabı da yanlarındaki tezgaha koyup, yerine oturmuştu.

"Ee, nasıl gidiyor Jimin?"

Namjoon'un sorusuyla duraksadı, hangi konuyu sorduğunu anlamamıştı. Birkaç saniye, neye cevap vermesi gerektiği hakkında düşündüğünde Namjoon ekledi;

"Yani, iş ve aşk hayatından bahsediyorum."

Ona bağlı ruhun gerginliğini kendi içinde hissederken, zorlukla yutkundu ve bakışlarını Taehyung'a çevirdi yardım istercesine. Edemeyeceğini biliyordu, Jungkook bir kere sinirlenirse bunun geri dönüşü olmazdı.

"Ah, hyung... İş hayatım oldukça stressiz ve keyifli ilerliyor, zaten kreş öğretmeni olmak n-ne kadar stresli olabilir ki?"

Namjoon, sorunun diğer kısmını merak ettiğini belirtircesine kaşını kaldırdığında Taehyung, hiçbir yardımı olmamasına rağmen öksürmüştü. Elleri gerginlikten titrerken, sessiz kalırsa sorunun devamının unutulacağı düşüncesi içine girdi umutla, bu umut Seokjin'in sesini duymasıyla sönmüştü.

"Aşk hayatın? Yeni birileri yok mu?"

Bu soruyla beraber, tabağının yanındaki çatal gürültüyle yere düşmüştü. Jimin ve Taehyung umutsuzca birbirine bakarken, Seokjin sesten ürktüğünü belli etmemek için gülümsedi ve çatalı yerden kaldırdı. Jungkook'un çatalı ittirdiği belliydi, ve bu gidişle çok daha tuhaf şeyler yapmaya başlayacaktı. Onu erkenden uyarması gerekiyordu, ya da arkadaşlarını. İkinci seçenek daha mantıklıydı çünkü tahmin edersiniz ki, Jeon Jungkook uyarıları asla kaale almıyordu.

"Yeni birisi istemiyorum ki." dedi içine kaçan sesiyle. Ve o an, hiçbir şey bilmeyen birisine göre fazla tuhaf kaçabilecek cümleyi ağzından kaçırdı.

Starry Nights with Jikook Where stories live. Discover now