-''Bak. Bunu istemeye hakkım olmadığını biliyorum...ama senden başka kimseye güvenemem.''

Kaşlarımı alayla kaldırıyorum.

-''Lütfen dinle Karla!''

Derin bir nefes alıyorum.

-''Pekala. Devam et.''

-''Sana birinin beni tehdit ettiğini söylemiştim. Hatırlıyor musun?''

Gözlerim olağan hızı ile açılırken,boğazımı hafifçe temizleyip,göz temasından kaçınıyorum.

-''Bu sabah bir mektup daha aldım.''

Bir mektup daha mı?

Bir dakika! Bu imkansız! Haftalardır tek kelime yazmadım ki!

-''N-Nasıl bir mektup?''diyorum ilgisiz görünmeye çalışarak. Ahh..mideme düşen krampları az çok tahmin edebiliyorsundur sevgili okur!

-''Fazlaca tehdit yüklü ve yazım hataları bol olan bir yığın sözcük işte.''

Bardağı sallayarak, suyun bardağın içinde oluşturduğu döngüyü izliyorum. Yada izliyor gibi görünüyorum işte. 

Hem benim kelimelerim hataları olan bir yığın sözcük değil! Yani evet,sizin de tahmin ettiğiniz gibi uyur yazar olup haberim olmadan bile böyle şeyler yazmış olamam. Bu işte iyiyimdir.

Kendimi övdüğüm yerleri okumayı çok seviyorsunuz değil mi?
Ben de!

-''Mesela? Ne yazıyor?''

-''Çoğu ailevi meseleler. Ve bunlar gerçekten basit şeyler değil. Mesela bazısı babamın ortakları ile şirkette üzerine para geçirmesi hakkında. Biliyorsun babamın ortağı olduğu bir şirketi var. Geçmişi ortaya çıkarsa bir daha bu sektörde tutunamaz. Bak bu ne kadar önemli senin için bilmiyorum ama.. çok borcu olduğunu biliyorum. Üstesinden gelemez. Beni asıl endişelendiren şey ise annemle ilgili olanlar.''

Kelimeler dudaklarından öyle zor dökülüyor ki.. böyle fütursuzca,gizlemeksizin bana anlatmaya çalışıyor oluşuna şaşırıyorum.

Ona yardım edeceğimi söylemedim bile.

-''Babamın bir kız kardeşi vardı. Henüz yirmi yaşlarında iken babamın yakın bir arkadaşı ile bradfort'a kaçmış. Hem de sadece otuz sterlinle. Elbette çok zorlu bir ilişkileri olmuş. Babamın söylediğine göre iki yıl boyunca karın tokluğuna bir barda çalışmışlar. Tahmin edersin ki parasızlık,aşka galip gelmiş. Terk edilen kız kardeşi tekrar büyükbabamın evine dönmüş. Babam onların karşılaşmalarına göz yummamış. Asla affedilmeyeceğini bildiğinden yaptığını söylüyor. Bence yine de bir şansı hak ederdi,değil mi?''

Gözlerime tutunuyor duygu dolu bakışlarıyla. Onaylar şekilde kafamı sallıyorum.

-''Babam kız kardeşinin dört aylık hamile olduğunu duyunca onu bir pansiyona yerleştirmiş. Her ay belli miktarda giden para annemin de büyükbabamın da dikkatini çekmiş çok geçmeden.Sonra.. halam doğurmuş, yalnız başına.. dört duvar arasında.'' diyor yutkunarak.

-''Sonra?''diyorum güçsüz çıkan ses tonumla.

-''Ölmüş.''

-''Peki ya bebek?''

-''İşte asıl mesele de bu. Cansız bedenini bulan annemdi. Babamlar hastaneye geldiğinde,annem bebeğin de öldüğünü söylemiş.''

Duraksıyor bir süre.

-''Çok küçüktüm Karla. Annemin yalan söylediğini anlayamayacak kadar.''

-''Nasıl yani? Bebek yaşıyor muymuş?''

Marcus! Where stories live. Discover now