YEİS | VIII

734 57 171
                                    

The Phantom of the Opera - Prague Cello Quartet

Rất tiếc! Hình ảnh này không tuân theo hướng dẫn nội dung. Để tiếp tục đăng tải, vui lòng xóa hoặc tải lên một hình ảnh khác.

The Phantom of the Opera - Prague Cello Quartet

Arya akrep ve yelkovanın çıkardığı sese odaklanmış, yoldan geçip gitmekte olan arabaların korna seslerini dahi duymuyordu. Alt dudağını dişledi, gözlerini kapattı ve onu korkuya gark eden adrenalinin etkisini geçirebilmeyi umdu fakat ne mümkün... Tek düşünebildiği Barlas'tı. Bir sokak lambasının tozlu siyah direğine elini dayadı ve gözlerini yeniden açtı. İşte o an adımları büyük bir kararlılıkla kendiliğinden harekete geçti. Bu kez güzergahı evi değildi. Elini cebine atıp telefonunu çıkardı ve annesine mesaj attı. 'Geç kalabilirim.'

Katillerin eninde sonunda cinayet mahalline geri döndüğü söylenir. İşte buna bumerang korelasyonu deniliyor. Katil ardında delil kalıp kalmadığına bakmak için ama daha çok yaşananları idrak edebilmek için geri dönerdi olayın yaşandığı yere. Arya da tıpkı bir katil gibi -büyük bir suçlulukla Barlas'ın hayatını bitirdiğini düşünüyordu- hastasıyla defalarca kez görüşme yaptığı o mahzene yeniden gitti. Bir bir anımsamak istedi yaşanan her olayı. Ama daha çok içsel bir arayış içerisindeydi nitekim vicdanı onu rahat bırakmıyordu. Ne aradığını kendi bile tam olarak biliyor sayılmazdı. Tek bildiği son görüşmelerinden sonra Barlas'ın durumunun daha kötüye gittiği ve yeniden kliniğe yatmak zorunda kaldığıydı. Kadının içi cız etti.

Arya odaya girdikten sonra paslanmaya yüz tutmuş demir kapıyı kapattığında onun için bir daha açılmazsa ve bu mahzende kısılıp kalırsa ne yapardı, bunu düşündü. Kalbi sıkıştı, eli hızla göğsüne uzandı. Zaten bunu çoktandır hakketmişti. Tam olarak böyle düşünüyordu: Tıpkı bir katil gibi asıl hapsedilmesi gereken kendisiydi. Barlas'ın bu zindandan çıkmak için defalarca kez dile getirdiği yardımı, elinin tersiyle itmemiş miydi? Ah, diye düşündü. Ah, adaleti bulmak neden bu denli zor? Bir başkasına zarar verebileceğini bile bile onu özgür kılmak... Nasıl yapardım? Öte yandan onu hapsetmek de adilmiş gibi gelmiyordu. Acı içinde kıvranıyorum ama elimden ne gelir? Onu parmakla gösterip şuursuzca 'Ruh hastası' diyen kalabalığa dönüp 'Peki ya siz?' diyebilmek nasıl hissettirirdi kim bilir? 'Siz hasta olduğunu bildiğiniz birine sağlıklı biriymiş gibi hüküm giydiriyorsunuz. Onu zindanda hapis yaşamaya mahkum ediyorsunuz. Bu dışlama acımasızca değil mi?'

Arya kafasını usulca önüne çevirdiğinde kırık sandalyeyi gördü. Barlas'ın öfke nöbeti geçirerek nasıl tekme attığını anımsadı o an. Hafifçe irkilerek derin bir nefes çekti havadan. Sonra parmaklarını duvara sürterek ürkek adımları ve hüzünlü bakışlarıyla sınıra doğru ilerledi. Yerdeki kırmızı çizginin hizasına geldiğindeyse tuhaf bir hisse kapıldı. Barlas odada değildi lakin buna rağmen çizginin diğer tarafı Arya'yı hala tedirgin ediyordu. Aslında onu bu odaya ait olan her şey huzursuz etmeye yetiyordu: Ampulden sızan sarı ışık, sıvası dökülen tavan, bomboş duvarlar, öylece kalakalmış koltuğu... Bunca zamandır, insana kasvet veren mahzende her nefeste içine dolan gerginliği aslında Barlas sayesinde unutabildiğini fark etti. Çığlık atma isteğini zorlukla bastırdı.

Y E İ SNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ