1. Bölüm: "Uçuşan anılar"

Beginne am Anfang
                                    

Başımı ona çevirip bakmak istedim ama izin vermedi. Güneşin tepemizden bizi izlediğini başımdaki sıcaklıktan anlayabiliyordum. Yerden destek aldıgım elim küçük taşların zülmüne uğruyordu.

"Çocuk değilim ben"

Cümlemi bitirmemle mataranın ucunu ağzıma dayaması bir oldu. "İç, kendine gel"

İlk tepkisizligimle çeneme dogru su aksa da, devamını içmeye başarabilmiştim. soğuk suyun içimi ferahlattığını hissettim. Matara uzaklaşınca elimin tersiyle çenemdeki suları sildim.

Bileğimdeki bandanayı çıkarıp elime tutuşturdu. "Bunu bağla."

Yaramı abimin görmesini istemezdim. Önce sacımı düzettip, daha sonra bandanayı taktım saçıma. elimle perçemlerimi düzeltip yaramı kapatmasını amaçladım.

Elimden destek alıp dogruldum, başımı yukarı kaldırıp yüzüne baktım. Boyu uzundu. "Buralardan değilsin?" dedim.

Gözlerimim içine baktı. "Buralardanım."

Omzunun üstünden gördüğüm manzarayla gözlerim irileşti. Yanından geçip atımın yanına gittim. "Çek şu atını" Zümrütün dizginlerini elime alıp, siyah at'tan uzaklaştırdım.

Yavaş adımlarla, gelip at'ının yüzünü okşadı. "Atların gözleri çok keskindir, kulakları ise sivri. Senin göremediğin bir şey görmüştür."

Esmer teninde, güneşin parıltısı gözlerime ulaşıyordu. Birşey demedim. "hadi, git sen yoluna"

Eliyle siyah at'ının burnunun iki arasını okşamaya devam etti. "Ben giderim yoluma, sen merak etme" dedi.

Alnım hafif sızlasada, beni kısıtlayacak kadar değildi. Zümrütün eyerini tutup, kendimi üstüne attım. Yukarıdan ona bakıp konuştum. "Sağolun"

"Olalım, bakalım"

Dagların eteklerinde yuvasını arayan kuşlar, gecenin ayazında ruhen kavuşur mabedine.

Tarlanın yanına yaklaşınca at'ımı yavaşlattım. üzerime düşen gözlerin farkındaydım ama ben abimi arıyordum.

Zümrütün ayak sesleri rüzgarla birleşip kulagıma ulaşıyordu. Sağdaki arazi bize ait, soldaki ise Raşit Ağanındı. İki tarlayı birbirinden ayıran ise bu uzun yol idi ve hala kimin olduğu kesinleşmeyen incir agacı. Yolun ortasında barış sağlamak amaçlı duruyordu sanki.

Ağaca yaklaştıkça çocukluğumdan anılar dizildi gözümün önüne. Babamla gelip yanında ciddiyetle durduğum anlar vardı, abimle oynayıp azar işittiğim..

Sıcağın göbeğinde, elleriyle odun atıyorlardı kor dolu bedenlerine. Sıcaktan korunmak amaçlı yüzlerini gizleyip , ellerinin tersiyle alınlarındaki terilerini silen calışanlara göz attım. yüzlerinin kızarmış hali yutkunmama sebep oldu.

At'ımdan inip yürümeye başladım. Ellerimi arkada birleştirip, dizginleri parmaklarımın arasına kıstırmıştım. Zümrüt arkamda beni takip ederken, büyük incir ağacının gölgesine sığınan abimin bedenini gördüm. yüzünde şapkasıyla sineklerden korunuyordu. Zümrütün ritimli, benim düzensiz adımlarımla yaklaştım.

Ellerimi arkada birleştirmeye devam ederek abimin üzerine doğru eğildim. Saçlarım önüme doğru yıkıldı, "abi" ayağımla hafifçe bacagını dürttüm. "Abi, uyan" dürtme hareketini biraz daha sıklaştırdım. "Abi!, uyansana"

Önce abimin elleri hareket etti, yüzündeki şapkayı çekip, uyku sersemi sıfatını gösterdi. "Berfin?" eliyle yüzünü sıvazladı. "Ne işin var kız, burada."

BERFU-BARANWo Geschichten leben. Entdecke jetzt