Ani bir dürtüyle telaşlandım. Başlarda tedavi olmaya bu kadar istekli olmasam da şimdi buna sadece bir gece kalmışken vazgeçemeyeceğimizi hissediyordum. Atlas'ın kararsızlığı beni şaşırtmamıştı ama. En başından beri bunun bir lütuf olduğunu söyleyen oydu.

"Vazgeçemeyiz. Hele de bir gece kalmışken." dedim huzursuzlukla. "Hem vazgeçsek bile ne yapacağız? Gidip beni boğmaya, Sansar ve seni de ateşe vermeye kalkışmış adamların pis işlerine mi yardım edeceğiz?"

Haklı olduğumu anladığını fark ettim. Kollarını belime sarıp beni kendine çekti. Derin bir nefes aldı. Ardından kararlı bir sesle "Doğru söylüyorsun," dedi. "Hem bizimkileri yarı yolda bırakamayız." Başımı boynuna gömüp ferahlatıcı kokusunu içime çektiğimde şu an çok fazla yakın olduğumuzu fark edip kızarsam da çizmekte zorlandığım saçlarına dokunmak için karşı konulmaz bir istekle dolup taşıyordum.

Elimi uzatıp siyah saçlarına geçirdiğimde yanılmadığımı anladım; yumuşacıktılar. Elimi saçlarının arasında gezdirirken adımı fısıldadığını duydum. Başımı kaldırıp siyah gözlerine baktığımda yüzünün bana çok fazla yakın olduğunu fark ettim. Sıcak nefesi artık dudaklarıma değiyordu. Başımı ona doğru uzattığımda sıcakladığımı hissettim.

Ardından gıcık bir telefon melodisi her şeyi bozdu. Atlas küfrederek elini eşofmanının cebine attığında kendime gelip ondan uzaklaştım. Atlas yatakta doğrulup öfkeyle telefonu kulağına götürdü. "Ne var Kuzey?" Bakışlarımı tavanda gezdirirken kalbimin gürültülü atışını önemsememeye çalıştım. "Evde değilim. Şehirden uzak bir yerdeyim ve benim şu an oraya gelmem saatlerimi alır. Üstelik uzun zamandan beri antrenman yapmadım. Başlatma bahislerden!" Öfkeyle bağırmasına rağmen inatla ona bakmadım. Yüzümün kızardığını görmesini utanç verici buluyordum, hele de daha önce pek çok kızla yakın olmuşken. Eğlendiğini belli eden bir sesle, "Görüşürüz," dediğinde merakla ona döndüm. Bakışlarını elinde tuttuğu şeyden ayırmadan telefonunu masaya bıraktı. Resim defterim!

Telaşla yataktan fırlayıp elinde tutuğu defterimi almaya çalıştım ama refleksleri boksör olduğunu belli edecek derecede güçlüydü. Bana arkasını dönüp çizdiğim resmine bakmaya devam etti sinir edici bir sırıtışla.

"Bundan çok daha yakışıklıyım."

"Atlas!" dedim öfkeyle ve elindeki resim defterini kapıp kapağını kapattım. "Çizdiğim resimlere izinsiz bakamazsın."

Kollarını iki yanına açıp "Ne var bunda?" diye sordu masum bir ifadeyle.

Ona arkamı dönüp resim defterimi masanın üzerine bıraktım. Rezil olmuştum. Sürekli onu hayal eden bir kız gibi gözükmek istemiyordum onun gözünde ama sanırım, az önce bu hakkımı kaybetmiştim.

"Resim defteri bir ressamın günlüğü demektir. Öyle rastgele bakabileceğin bir şey değil."

Güldü. Öfkeli olmama rağmen bu kadar rahat davranması sinirimi bozuyordu. Sertçe ona dönüp olağan bir kavgayı başlatmak üzereydim ki telefonumun melodisini duydum. Yatağın yanındaki komodinin üzerinde titreyen telefonumu elime alıp açtım.

"Efendim Burak," dedim öfkemi sesime yansımaması için çabalayarak.

"Naber Vuslat?" diye sordu her zamanki neşeli sesiyle.

"İyi. Sen?"

"Bende iyiyim. Seni merak ettim. Uzun zamandan beri gelmiyorsun atölyeye. Esma arkadaşlarınla tatile çıktığını söyledi."

Atlas'ın bakışlarını üzerimde hissettiğim için bakışlarımı halıdan kaldırmamaya özen gösteriyordum. Bu Kayseri Halısı falan mıydı?

Düşünce MahkumlarıWhere stories live. Discover now