(22) Sana Çekiliyorum.

Start from the beginning
                                    

"Kuzey." Elimdeki küçük ekmek parçasının sonuna gelirken iç çektim. "Söz ver bana, beni hiç bırakmayacağına söz ver." Kuzey benim her şeyimdi ve bir gün beni bırakıp gider diye çok korkuyordum.

Geçen hafta onu evlat edinmek isteyen iki kişi gelince çok korkmuştum. Müdire anne, onu odasına çağırmış ve artık bir evi olacağını söylemişti. Evet, kapı aralığından onları dinlemiştim. Kuzey, onlara beni de almalarını söylemişti ama onlar sadece bir çocuk istediklerini söyleyince Kuzey kabul etmemişti. Son söylediklerinin içinde yine ben vardım. "Eğer Sedef gelmeyecekse ben de gelmiyorum," demişti ve onlarla gitmemişti. Üç ay önce beni istediklerinde ben de sırf Kuzey için yeni anne ve baba istememiştim.

"Söz," dediğinde tebessüm ettim. "Seni hiç bırakmayacağıma söz veriyorum ama sen de söz ver, Kedicik. Beni hiç bırakmayacaksın."

"Söz, Kuzey. Sürekli ceza alıp buraya geliyor olsam bile sana söz veriyorum, ikimiz hiç ayrılmayacağız. Sen bizi buradan çıkarana kadar dayanacağız ve seni hiç bırakmayacağım." Bu sözlerden sadece birkaç ay sonra onu arkamda bırakacağımı bilmiyordum. Sözümü bozarak buradan kaçacağımı bilemezdim. Bilseydim ona bu sözü hiç vermezdim.

"Kuzey, müdire anne benim bir ailem olmadığını söylüyor. O zaman beni buraya kim getirdi?"

"Kediler," deyince kaşlarımı çattım.

"Kediler mi? Benim annem ve babam bir kedi mi?" Belki de o yüzden müdire anne bana onları anlatmıyordu.

Güldüğünü duydum. "Tabii kızım, sana niye Kedicik diyorum sanıyorsun?" Annem ve babam hakkında öğrendiğim gerçekler beni şoka uğratmıştı.

Tüylerim ve kuyruğum niye yok benim?

"Geçen yıl kedini öldürdüm diye bana öyle diyorsun sanıyordum," dedim.

Kuzey'in siyah bir kedisi vardı ve onu çok seviyordu. Altı yaşındayken sakarlığım yüzünden onun kedisinin üzerine düşmüştüm ve küçücük kedi oracıkta can vermişti. Kuzey bir hafta benimle küsmüş, daha sonra söyledikleriyleyse beni deli etmişti. "Artık kedim sensin!" Bana kızdıktan sonra hep Kedicik diye seslenince beni ölen kedisinin yerine koyduğunu düşünüyordum.

"O da var ama sana Kedicik dememin sebebi, seni buraya getirenin bir kedi olması."

"Hangi kediydi o? Yoksa öldürdüğüm kedi benim annem miydi?" diye korkuyla bağırdığımda kahkaha attı. "Yok lan salak, Ercan bir erkekti! Senin annen çatıda sürekli miyavlayan ve şu uyuz olan kedi."

İyi ama bildiğim kadarıyla o da öldü.

"Peki, seni kim buraya getirdi? Seninkiler de mi kedi?" diye sordum.

"Ben oyumu leyleklerden yana kullanıyorum," dedi. İkimiz de kahkaha atmaya başladık. Kuzey hep böyle yapıyordu, ne zaman üzgün olsam beni hep güldürüyordu.

O gece tıpkı diğer geceler olduğu gibi Kuzey, ben yalnız kalmayayım diye sabaha kadar beni güldürüp kapının diğer tarafında oturmuştu. Ve ertesi sabah benim yüzümden yine ceza almıştı.

Şimdiki zaman

Hatırladıklarım üzerine elimi uzatıp yanağına dokundum fakat sırtımdaki keskin sızıdan dolayı hıçkırdım. "Be-beni ölen kedinin yerine koyduğun için Allah belanı versin, Kuzey..." diye fısıldadığımda gözleri dolu dolu gülümsemişti.

Bu arada Fulya ile ezelden beri düşman olduğumuzu hatırlamam iyi oldu.

"Gitmiştin," dedi.

Gülüşü yüzünde solduğunda kuruyan dudaklarım usulca kıvrıldı. "Eğ-eğer beni bir hastaneye yetiştirmezsen bu sefer sonsuza kadar gideceğim. Ayrıca bu işin sonunda ölmeyeceksem hiç dram yaratmayalım diyorum ama yok, ölmem garantiyse hazır ol, damardan giriyorum," dediğimde sonunda kahkaha atmıştı. "Geri zekâlı." Gülse de sesindeki ıstırabı iliklerime kadar hissediyordum.

YARALASAR(Kitap Oldu)Where stories live. Discover now