(21) Uykuda Firar.

En başından başla
                                    

"Eşi ve çocuklarıyla mutlu bir hayatı var. Elindeki kart çok eski ve İnci, yani eski karım, istifa etmeden önce onundu. Anahtarını iptal etmeyi unutmuşlar. Zaten yeni soy ismi Sipahi değil." Elini bana doğru uzatınca kartı istediğini anladım ve boştaki elimle kartı çıkartıp ona uzattım.

"Eski eşinizden bahsederken gözleriniz fazla boş bakıyor," dedim. Gözlerinde zerre kadar sevgi veya kıskançlık görmediğime emindim.

Verdiğim kartı yumruğunun içinde sıkarak kırdı. "İnci benim takımımdan biriydi ve kocası yakın arkadaşımdı. Evliliğimiz bir görev sebebiyle kâğıt üzerinde olan bir şeydi ve sadece bir ay sürdü. O sırada bile Cihan ve İnci nişanlıydı. Anlayacağın, göstermelik bir evlilikti." Şimdi neden onlardan bahsederken bu kadar kayıtsız olduğunu anlıyordum. Formaliteden bir evlilikti. Bir ara bu kalpsizin bir kadını evlenecek kadar sevdiğini düşünmüştüm. Onun, görevinden başka kimseye bağlanmayacağını unutmak benim hatamdı.

Gözlerimle kapıyı gösterdim. "Açar mısınız?" Üzerime eğildiğinde çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. "Sana, seni bu kadar kolay bırakacağımı düşündüren nedir?" Nefesini dudaklarımda hissederken, gözlerimin içine bakarak söyledikleri yüzünden kaskatı kesildim.

Tabii ki bırakmaz çünkü beni de öldürecek!

Benden uzaklaşıp arkasını döndüğü an, belimdeki bıçağı çıkartıp ona saplamak için hareket ettim. Lakin aniden bana doğru dönerek hızlı bir refleksle bileğimi havada yakaladı. Daha ben ne olduğunu anlamadan bıçağı tutan elimi yumruğunun içine aldı ve kolumu arkaya doğru çevirip bıçağı belime yasladı. Gözlerim irice açıldığında beni hızla kendisine doğru çeken adamın göğsündeydim. Üstelik bıçağın ucu benim belimdeydi ve bıçağı ben tutuyordum. Çünkü o, elimi yumruğunun içine aldığı için bıçağı elimden atamıyor veya elini belimden çekemiyordum.

"Onu aldığını fark etmedim mi sanıyorsun?" Kahverengi gözleri tehlikeli bir şekilde ışıldarken bıçağı belime bastırmasıyla acı içinde inledim. "Yapma!" Acı çekişimden zevk alıyormuş gibi güldü. "Başladığın işi bitir, aksi takdirde seni öldürmekten çekinmem." Elimi bırakıp benden bir adım uzaklaştığında afallamıştım. Onu öldürmemi mi istiyordu?

Allah'ım, ne çeşit bir hasta bu?

Belimde hafif bir sızı hissedince, kaşlarımı çatarak başımı salladım. Elimdeki bıçağı sıkıca kavrayıp ona doğru hamle yaptığım an, başını sola eğdi ve göğüs kafesime geçirdiği yumrukla yere düştüm. Kahretsin! Nefes alamıyordum! "Böyle zayıflık göstermeye devam edersen düşündüğümden daha erken ölürsün," dedi.

Başımı kaldırmış, saçlarımın arasından öfkeyle ona bakıyordum. "Ben sizin gibi bir cani değilim!" Ayağa kalktım ve bıçağı yüzüne doğru savurdum. Bu adamın ölmesini istediğimi fark ettiğimde şoka girmiştim.

Bıçak daha tenine değmeden bileğimi havada tutarak sertçe sıkınca, bağırmadan duramadım. Elimdeki bıçağı aldı ve kolumu kesip dizlerime vurduğunda kendimi yerde buldum. Başımı çevirdiğimde kolumdan akan kanı gördüm ve afalladım. Bu adam gerçekten acımasız biriydi. "Katil!" Kanayan kolumu ona gösterirken dehşete kapıldım. Tamam, çok derin değildi, sadece küçük bir çizikti ama kanıyordu. Elinde benim kanım olan bıçağı tutması oldukça ürperticiydi.

"Kalk ve devam et."

"Yaralasar, efendim."

" 'Yarasalar' demek istedin sanırım?"

"Hayır, yaralasar, efendim."

"Açıkla!"

"Kolumu kestin, vicdansızın oğlu! Yaraladın bari sar! Yarala-sar!" diye bağırarak kanayan kolumu tuttum. Bu adamdan her geçen gün daha çok nefret ediyordum.

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin