(12) Görüşmemek Dileğiyle.

Começar do início
                                    

Yutkunarak ona doğru döndüğümde bu fuhuş evinin önünde durmamızın maksadını anlamak istiyordum. "Bu..." demiştim ki başını salladı. "Sana engel olmasaydım belki de gireceğin evdi. Şu birkaç günü yok say ve hiç tanışmamışız gibi kaldığın yerden hayatını istediğin gibi yaşa." Kısacası bana ne istersen yap, umurumda değilsin, diyordu. Başladığımız yere gelmemizin başka bir açıklaması yoktu. Ondan kurtulduğum için asla pişman olmayacağım.

Kapıyı açmış, tam arabadan inecektim ki, "İsmim... Alaz Altuğ Sipahi," dediğinde hızla ona doğru döndüm. Bana ismini mi söylemişti?

Beklemediğim bir anda bana ismini söylemesiyle farkında olmadan tebessüm ettim. Bana güvenmediği halde ismini söylemesi... Bilmiyorum ama beni sevindirmişti. İsmi çok güzeldi, beklediğimden daha güzeldi. Sesli söyleyince kulağa nasıl geliyor diye merak ettim fakat bunu yapacak değildim. Kahverenginin göz kamaştırıcı tonuna iç çekerek baktım ve elimi ona doğru uzattım. "Ben de Sedef Sarmaşık." Yankı'yı geride bırakarak ona elimi uzattığımda dudakları kıvrıldı ve uzattığım elimi avuçları arasına alıp sıktı.

Dokunuşuyla tekrar rahatsız olmuştum. Bunu anlamış gibi elini geri çekmesi uzun sürmemişti. "Seni takip etmeyeceğim." Sözlerinde yalan yoktu. "Seni aldığım yere bırakmamın sebebi artık hayatına müdahale etmeyeceğimi göstermekti." Başını kaldırarak uzun uzun bana baktığında gözleri, böyle olmak zorunda değildi, der gibiydi.

Bir şeyler söylememi bekliyordu aslında. Belki de ihanet etmeyeceğimi belirten bir söz vermemi bekliyordu. O, aslında benden vazgeçmek istemiyordu, kalmam için ona bir sebep vermemi istiyordu. Benden istediği şeyleri asla duyamayacağını anlayınca yenilmişlik içinde başını salladı. "Bol şans, Sedef."

"Yapmayacaktım." Kapıyı açıp son kez ona doğru döndüm. "Siz gelmeseydiniz bile ben bu eve girmeyecektim, geri dönmeye karar vermiştim." Bu açıklamayı onun için değil, kendim için yaptıktan sonra vakit kaybetmeden arabadan indim. "Görüşmemek dileğiyle." Kapıyı kapatarak arkamı dönüp ait olduğum gerçek dünyaya baktım.

Başka bir yere değil, daha güzel bir yere değil, ben bu harabeye aittim.
Hızlı adımlarla arabadan uzaklaştığımda bir kere bile olsun dönüp arkama bakmamıştım. "Oh be! Valla başından beri kurtulacağımı hiç sanmıyordum!" Tebessüm ederek kaldırıma çıkıp insanların arasına karıştım.

Üzerimde sadece bir tişört ve pantolon vardı. Üstelik çantam tesiste kaldığı için kimliğim ve cüzdanımdaki sayılı miktardaki para da yanımda değildi. Kısacası üzerimdekiler dışında hiçbir şeyim olmadan tekrar sokaklara dönmüştüm. Onları görmektense bu sokaklarda sürünmeyi tercih ederdim. Hem artık küçük bir çocuk değildim, başımın çaresine bakabilirdim. Her şey güzel olacak, bu sefer güzel olmak zorunda.

***

Bir hafta sonra...

Oturduğum yerde ayağımla sabırsızca ritim tutarken gözlerimi kapıdan ayırmıyordum. Etrafımda bir sürü masa vardı, hepsi de doluydu çünkü insanlar sevdikleriyle özlem gideriyordu. Kalbim heyecanla atarken onu görecek olmanın neşesi tüm bedenimi sarmıştı. Ve işte, oradaydı. Yanındaki gardiyanla birlikte kapıdan giren kızın gözleri ziyaretçisini arıyordu. Üzerinde bir omzunu açıkta bırakan eski, salaş tişörtü ve geçen yıldan beri giydiği, dizleri yırtık pantolonuyla kardeşim Ilgaz oradaydı. Çok fazla olmamıştı ondan ayrılalı ama sanki yıllardır görmemişim gibi çok özlemiştim.

Onu ziyaret etmek için cezaevine gelerek kendimce büyük bir kumar oynamıştım. Eğer eğitmenim artık onlarla işbirliği yapmadığımı söyleseydi, hakkımda arama kararı çıkardı ve beni gördükleri yerde tutuklarlardı. Bunu anlamak için özellikle buraya gelmiştim ancak kimse bana ilişmeyince eğitmenimin bu konuyla ilgili bir şey bildirmediğini anladım. Ancak bir süre sonra kendi isteğimle teslim olmadığımı anlayınca, bana kefil olduğu için başı belaya girmesin diye beni ihbar etmek zorunda kalacaktı.

YARALASAR(Kitap Oldu)Onde as histórias ganham vida. Descobre agora