56. Bölüm "GİZ"

En başından başla
                                    

"Hiç..." diye mırıldandım en sonunda. "Balo hakkında ne düşünüyorsun?"

Sorgulayıcı bir sesle "Eğlenebiliriz..." dedikten sonra "Sen ne düşünüyorsun?" diyerek bana soru yöneltti.

"Yılbaşına baş başa girmek daha iyi olur diye düşünmüştüm... ve galiba hastalanıyorum." Onaylamaz bir sesin ardından ani bir manevrayla bana döndü ve kendimi iki bacağının arasında buldum. Bel oyuntuma tek eliyle bastırarak bedenlerimizi birleştirdi ve kaçmaya ya da göz göze gelmemeye ihtimal bırakmadı. "Dürüst ol," dediğinde sesi düzdü. "Neden kaygılanıyorsun?"

"Onlarca bilmediğim insanın arasına giriyorum her defasında ve bu kez yetmezmiş gibi maskeli olacaklar. Ürkütüyor. Anlamıyor musun?"

"Peki sen yanımda hiçbir şeyden korkmaman gerektiğini anlamıyor musun?" diye sorduğunda bir anlığına susup "Ya senden korkuyorsam?" deyiverdim.

Kaşları çatıldı. "Ne demek oluyor bu?"

Gözlerimi kaçırıp "Bilmiyorum..." dediğimde elinden kurtulmaya çalıştım ama bu daha çok beni kendine bastırmasına ve daha katı bir sesle "Ne demek oluyor bu?" diye sormasına sebep olmuştu.

Tekrar gözlerine bakarken nefesimi seslice dışarı verdim. "Bilmiyorum Hakan... Bana benim hissettiğim duygular gibi güçlü duygularla gelmiyorsun ve bunun insanların içinde açık etmesinden korkuyorum. Çok... gurur kırıcı. Bunu demek istiyordum."

Kaşlarını havaya kaldırarak sahici bir ses ve tavırla "Seni seviyorum ben..." dediğinde belimdeki el yumuşamıştı. "Aşık olmayabilirim, senin hissettiklerini hissetmeyebilirim ama seviyorum... Onların bu ikisi arasındaki ayrımı yapabileceklerini mi sanıyorsun?"

Bahsettiği sevmenin insancıl bir sevgi olduğunu biliyordum. Kollarından yavaşça kurtulup sandalyelerden birine çöktüğümde "Tamam..." dedim keyifsiz bir sesle. "Gidelim o zaman."

Yüzümü düz bir ifadeyle bir süre süzüp tekrar tezgahtan yana döndü ve ekmeğin kalan küçük kısmını da birkaç dilime ayırıp dilimlerden üç beş tanesini avuçlayarak masaya bıraktı. Yakınımdan bir sandalye çekip çöktüğünde "Canın başka bir şey istiyor mu?" diye sormuştu.

Kuru bir sesle "Hayır..." diye geveledim.

Onun da tadı kaçmış gibiydi. Masadakilerden ufak ufak atıştırmaya başladığımızda "Alışverişe çıkmamız gerekecek," dedi yüzüme bakmadan.

Bunun üzerine yorum yapmamamla kuru sohbetimiz sonra ermiş, düşünceli bir kahvaltı süreci geçmişti. Gizemli Kız'ı korkuyla anmama sebep oluyorsa bu bile onun suçuydu ve bu denli kaygıyla beni baş başa bırakıp buna göz yumduğu için sinirlenmiştim. İçimden. Biliyordum, belki de en iyi ben biliyordum, hisleri söküp atmak elde değildi ancak aşk olmasa dahi bana verdiği kıymetin o kızdan daha fazla olmasını umup buna bari güvenmek istiyordum ama bu dahi mümkün değildi. Doğrusu ilişkimiz onun gözünde yeni yeni boyut değiştirdiğinden acele mi ediyorum diye düşünmeden edemiyordum ancak diğer yanda da o kızın korkusu canıma yetmişti. Gerçekte karşılaşsak aşkımla ya da Hakan'a olan bakış açımla onu ve varsa aşkını yere vuracağımı bildiğim birinin belirsizliğiyle, daha hiç savaşa yeltenmeden kazanması ve beynimi bu nedenli meşgul etmesi sinirlerimi bozuyordu. O kızla ilgili kafamı kurcalayan her şeyin Hakan'la bile değil, bizzat kızın kendisiyle ancak çözülebileceğini düşünmeye başlamıştım ve kahvaltı sonrasında boş boş geçirdiğimiz birkaç saatin ardından alışveriş yapmak için arabaya yerleştiğimizde o günün bugün olabileceğine dair bir his vardı içimde. Bir yandan her şey yeni kıvam kazanıyorken gelmesinden deli gibi korkuyor, diğer yandan o ve onun sürekli olarak rahatsız eden varlığından kurtulmak istiyordum. Eminim dünyevi görüntüsü ve varlığı zihnime saldığı tehlikeli duruşundan daha güçsüzdü ve böylelikle her şey daha basit bir hal alacaktı.

TAKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin