Bölüm 19

4.4K 448 477
                                    

İkinci randevuya küçük bir restoranda çıkmak, Louis'nin fikriydi. Harry'i kendi evine çağırdığında, sadece aralarında hala yanan bir aşk ateşi olduğunu görmüşlerdi. Şimdi onunla ne kadar mutlu olabileceğini göstermek istiyordu. Birlikte ne kadar eğlenebileceklerini, onu üzmeyeceğini... Harry'i narin bir çiçek gibi görüyordu. Onu ikinci kez incitmeyeceğini kanıtlamak istiyordu.

Onun evinin önünde, arabasına yaslanmış bir halde sadece üç dakika bekledi. Bu üç dakikanın sonunda Harry siyah dar pantolonu, çiçek desenli altın sarısı ceketiyle evinin kapısından çıktı. Yüzünde heyecan dolu bir gülümseme vardı. Sokak lambalarından daha aydınlık olan bakışları Louis'nin üzerindeydi. Her şeyiyle bir sanat eseri gibi görünüyordu.

Louis onun kendisine iyice yaklaşmasını bekledi. Sonra yaslandığı yerden ayrıldı, arkasında tuttuğu mavi gülü öne getirip ona uzattı. "İyi akşamlar. Çok güzel görünüyorsun."

Harry gülü eline alır almaz beklenmedik bir şekilde Louis'ye sarıldı. "Teşekkür ederim." dedi. "Sen de çok güzel görünüyorsun. Gözlerin daha da parlıyor sanki, dudakların daha belirgin. Temmuz güneşi gibisin. Yakıyorsun ama sana bakmayı kesemiyorum."

"Bazen senin ne kadar şairane bir ruhun olduğunu unutuyorum." dedi Louis ona sarılmaya devam ederken. "Seni sürekli daha çok özlüyorum. İçime işlemişsin." Elinde olsa onu hiç kollarının arasından çıkarmazdı. Saatlerce sarılsa yine sıkılmazdı. 14 yıllık özlemi, anca böyle bitebilirdi zaten.

Ama mecburen kollarını ayırdı. "Gidelim mi?" diye sordu. Sesinin şevkat ve sevgi dolu olduğunu anlamak için uzman olmaya gerek yoktu.

"Gidelim."

Louis arabanın kapısını önce onun için açtı. Onun oturduğundan emin olup kapıyı kapatınca kendisi de onun yanına yerleşti. Kontağı çevirdi, el frenini indirdi ve şaşırtıcı derecede hızlı bir şekilde park yerinden ayrıldı. Anayola çıkarken iki eli birden direksiyondaydı. Gözleri yol ve dikiz aynası arasında mekik dokuyordu. Öylesine odaklanmış görünüyordu ki, Harry onu izlerken gülümsemesine engel olamıyordu.

Üstündeki turkuaz gömleğin kollarını yarıya kadar çekmişti. Böylece yıllar önce yaptırmış olduğu hançer dövmesinin ucu görünüyordu. Ona eklenmiş olan diğer dövmeler de teninde çok hoş duruyordu. Kalbinin güzelliği yüzüne yansımış gibiydi, ay ışığında daha da çok çekiciydi.

On dört yıl sonra, buradaydı. Aynı gözler, aynı dudaklar, aynı şirin burun, aynı yumuşak saçlar... Sanki yıllardır hiç ayrılmamışlar gibi alışmıştı Harry buna. Garipsiyor muydu, evet. Bu kadar zaman sonra hala aynı hissetmeyi garipsiyordu. Ama bu adam onun için çok özeldi, yüz yıl da geçse etkisi aynı olacaktı.

Louis'nin kendisini bu randevuya çıkarmak için yaptıklarını düşünürken gülümsemesi büyüdü. Bazı hayranlarına birer kelimelik notlar bırakması, herkese bir gül verip ona atmalarını istemesi, o kadarcık süre için karavan kiralaması... Ve elbette gözleri, sözleri, dokunuşları...

İçinin kıpır kıpır olmasına şaşırmadı. Ama tekrar lisede gibi hissetmesi tuhaftı. Bu hissi yıllardır yaşamıyordu. Hep olduğundan daha yaşlı hissederdi, şimdi 15 yaşında gibi hissediyordu. İlk aşkın verdiği bir heyecan, dünyanın merkezinde kendi varmış gibi hissetme, her şeyi sevinç dolu bulma. Bunların hepsi geri gelmişti. Bir mavi gül, bir de mavi gözlü mücevherle birlikte.

Elini onun koluna koydu ve Louis'nin son derece şaşkın bakışlarına aldırmayarak hançer dövmesinin görünen kısmını okşadı. "Sildirdiğimi düşünüyordum, biliyor musun? O dövmeyi hala taşımıyordur, diyordum. Hatta, dürüst olmak gerekirse Frank'i okuyacağını bile düşünmemiştim. Umursamazsın diye-"

FRANKWhere stories live. Discover now