Bölüm 14

4.4K 480 475
                                    

20 Haziran 2002, Doncaster

"Karekökünü al, 8'le çarp. Karekökünü al, 8'le çarp."

Louis elinde test kitabıyla okul kapısında beklerken, o gün öğrendiği bir formülü ezberlemeye çalışıyordu. Yaz tatiline girmek üzerelerdi, yazın o kadar çok soru çözmesi gerekiyordu ki, okullar tatile girmeden önce tüm formülleri ezberlemeye çalışıyordu.

"Louis!" Harry uzaktan elini sallayarak ona doğru gelirken Louis gülümsemeye başladı. Bunca olayın arasında onu güldürebilen tek şey bu şirin varlıktı. Derslerin dışında düşünebildiği, önemseyebildiği, kendisini hayata bağlayan tek şey.

"Ben de seni bekliyordum." dedi. Harry neşeli bir şekilde onun koluna girdi. "Biliyorum. Şimdi hemen beni parka götürüyorsun çünkü sana bir şey göstereceğim ve çok heyecanlıyım!"

Louis eve gidip ders çalışması gerektiğini söylemek istedi ama Harry ona parlayan gözlerle bakınca, bundan vazgeçti. "Tamam gidelim. Çantan ağır mı? Versene bana."

Harry başını iki yana salladı. "Ağır değil. Ben taşırım." dedi ve kolunu tutarak onu yakındaki parka yönlendirdi. Zaten küçük bir yerde yaşıyorlardı, her yer yürüme mesafesindeydi. "Haftasonu okulda yaza giriş partisi yapacaklarmış, biz de gidelim mi?"

"Babamdan izin alabileceğimi sanmıyorum." dedi Louis üzgün bir şekilde. Harry her şeye katılmak istiyordu ama Louis olmadan da gitmiyordu. Louis babasından izin alamayacağı için, Harry'nin de birçok etkinlikten mahrum kalmasına sebep oluyordu. Bu onu üzüyordu, onun da hayatını mahvediyor gibi hissediyordu.

Harry onun düşüncelerini okumuş gibi gülümsedi, uzanıp onun dudağının kenarını öptü. "Olsun, yazın görüşmeye devam edeceğiz, değil mi?"

"Elbette, Harry. Özlerim zaten ben seni."

"Özlersin tabi, şapşal. Aklıma gelmişken, bana bir resmini verir misin? Bazen ben seni çok özlüyorum."

Louis güldü. "Vermek isterdim ama yok. Yine de sen bana bir resmini verebilirsin."

"Ne demek yok?"

"Yok işte, yani çocukluk resimlerim vardı ama onlar da babamda."

Yeşillikle kaplı parka girerken Harry birden bire zıpladı. "Beraber fotoğrafçıya gidelim! Birlikte resmimiz olsun, lütfen!"

"Olur. Okulun son günü gidelim, tamam mı?"

Harry "Tamam!" diye cıvıldadı, çantasını kenara attı ve kendini de yere, çimlere bıraktı. "Otursana LouLou."

Louis ona kıyasla daha sakin bir şekilde yere oturdu. "Ne göstereceksin bana şirine?" dedi gülerek. Harry de ona gamzelerini göstererek gülümsedi ve öne eğilip burnunu öptü. "Dün, sonunda babam ısrarlarıma dayanamadı ve bana Walkman aldı! Ben de gittim, geçen gün seninle kafede duyduğumuz şarkıyı buldum ve kasetini aldım. Adı Truly Madly Deeply'miş. Artık dinleyebileceğiz."

"Cidden mi?" diye sordu Louis. "Nasıl buldun?"

"Kafeye gittim, adamdaki tüm kasetleri tek tek dinledim."

Louis kolunu onun omzuna attı, kendine çekti ve alnını öptü. "Sen gerçekten çok tatlısın." dedi buna inanamıyor gibi. Harry de iyice ona yaklaştı, başını onun omzuna koydu. Diğer yandan da çantasını açıp Walkman'ini çıkarttı. İçine çoktan kaseti yerleştirmişti. Sadece kulaklığın bir tekini kendine, diğerini Louis'ye taktı ve çalıştırma düğmesine bastı.

Senin hayallerin, senin arzuların, seni fantezin olacağım 
Senin umudun, senin aşkın, ihtiyacın olan her şey olacağım 
Seni her nefeste daha çok seveceğim içtenlikle, çılgınca, derinden 

FRANKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin