Bölüm 1

9K 643 1.6K
                                    

Öğle güneşinin yaydığı sıcaklığın etkisiyle, susuzluktan mahvoluyordu. Yakınlarda bir büfe bulup su almaktan öte, kapalı bir alana girmesi gerekiyordu yoksa buharlaşacaktı.

Güneşin tam tepede olduğu saatte yaptığı 15 dakikalık bu zorlu yürüyüşten sonra gelmesi gereken yere ulaştığını fark etti. Belle's Booking'e.

Luke, yani en yakın arkadaşı bir trafik kazası geçireli 1 ay oluyordu. İki bacağı kırılmış, boynu incinmişti ve bu da onun Luke'u kendi evine almasına, ona bakıcılık yapmasına sebep olmuştu.

Şimdi bu kahrolası sıcakta böyle yürümesinin sebebi de Luke'du işte. Luke onun evindeki kitaplardan hoşlanmamıştı. Ona bir liste yapıp kredi kartını vermiş, istediği kitapları satın almasını rica etmişti. Bir miktar duygu sömürüsü yaparak.

Louis cam kapıdan içeri girdiğinde kitabevinin klimalarına binlerce kez dua etti. Dışarıya göre mükemmel bir hava vardı, kendini Kuzey'de kayak tatili yapıyor gibi hissetmesini sağlıyordu ve bu harika bir histi.

Küçük kitabevinin genç çalışanı yanına geldi. Kızıl uzun saçları, yeşil gözleri ve rengarenk dövmeleriyle tam bir renk cümbüşüydü. Yine de onu fazlasıyla beğendi, model olabilecek güzellikte bir kızdı. Ve güzel gülümsüyordu.
"Belle's Booking'e hoş geldiniz. Size nasıl yardımcı olabilirim?"

Elinde duran ve yolda buruşturmuş olduğu kağıdı ona uzattı. "Benim için bu listedeki kitapları bulabilir misin?" diye sordu. Kız kağıda kısaca göz attı. "Elbette bayım," dedi. "İsterseniz kafe bölümümüzde oturabilir veya kitabevimizi gezebilirsiniz. En kısa sürede kitaplarınızı getireceğim."

Louis kıza sadece teşekkür etti. O da zaten sohbet etme derdinde değildi, arkasına döndü ve kağıda baka baka raflar arasında ilerledi.

Louis'nin niyeti kafeteryada oturmak, buz gibi bir kola içmekti ama içinde kitaplara bakma isteği vardı. Uzun zamandır kitap okumuyordu, belki bugün kendine de kitap almalıydı. Böylece Luke ona "cahil kertenkele" demeyi keserdi. Kitap okumaktan hoşlanmıyor değildi. Sadece onu kendine bağlayan bir kitap bulmakta zorlanıyordu.

En çok satanlar ve yeni gelenler kategorilerinin olduğu raflar diğerlerinden daha büyük, daha ilgi çekiciydi. Adımlarını oraya yönlendirdi. Çoğu insan okuyup beğendiyse, o da bunlardan birini beğenirdi herhalde.

En çok satanların en üst rafları Dan Brown'a aitti. Bu onu şaşırtmadı. Adam Kitapların Tanrısı gibi bir şeydi. Louis de dahil olmak üzere herkes ona bayılırdı.

Alt sıralara inerken gözüne bir kitap çarptı. Hem yeni gelenler hem de en çok satanlar bölmesinde o kitaptan vardı. Düz bembeyaz kapakta bir çift mavi göz vardı ve en üstte, mavi, el yazısıyla Frank yazıyordu. Onun hemen altında da yazarın adı vardı.

Harold Edward Styles.

"Vay canına." dedi kendi kendine. Bu tip isimsel tesadüflerden fena hoşlanırdı. Mesela İsviçre'de adı Louis Tomlinson olan çok ünlü bir aşçı olduğunu öğrendiğinde ya da Luke Hemmings isimli bir aktör gördüğünde, bu isim benzerlikleri çok hoşuna gitmişti. Çünkü alternatif evrende yaşıyor gibi hissediyordu.

Şimdi de bu kitabın yazarı, ilk sevgilisiyle aynı adı taşıyordu. Muazzam.

Kitabı incelemeden önce aklına birkaç sahne geldi. Sadece o ve Harold. Ağaçların arasında, yanlarında küçük bir gaz lambasıyla beraber. Elleri onun ellerindeyken, burnu kıvırcık saçlarının arasındayken...

Başını iki yana sallayarak silkindi. Bunları hatırlamanın kime ne faydası vardı şimdi? Kitaba bakmaya devam etse iyi olurdu.

Arkada yazan kitap açıklamasını okumaya başladı;

"Sadece o var Frank. Hafızamda sadece o var. Kırmızı dudakları, mavi gözleri, gri hırkası... Ve bir de eşleşen dövmelerimiz.

Ama her şey için çok geç. Ne onu geri getirebiliyorum, ne de ondan vazgeçebiliyorum. Bu bizim aşkımız gibi, sonsuz ve derin. Yine de onun hançeri her zaman benim gülümü bulurmuş, öyle demişti bana. Gözlerim mutlaka seni bulur sevgilim sen yeter ki beni ara, demişti.

Bu benim hikayem Frank. Bu hala hançerini bekleyen bir gülün hikayesi."

Bir an şaşkınlıkla kitabı elinden yere düşürdü. Kalbi panik, şaşkınlık, utanç ve üzüntü arasında öylece dolaşıyordu. Oturup ağlamak geliyordu içinden.

Şaka mıydı bu? Gerçek miydi? Burada yazanlar onun cümleleriydi. Bunlar onların dövmeleriydi. Dünya üzerinde aynı cümleleri, Harold isimli sevgilisine söylemiş başka biri olabilir miydi? Ve aynı dövmeleri yaptıran?

Gerçek, yüzüne aniden çarparken fırlattığı kitabı tekrar yerden aldı. Her kitapta yazarı tanıtan bir sayfa ya da önsöz bulunurdu ama bunda yoktu.

Sadece ilk sayfada şöyle yazıyordu;

Bu kitap, sevimli yaratığa ithaf edilmiştir.

FRANKWhere stories live. Discover now