"Ne arıyorsun burada?"

"Seni," dedi yamuk bur şekilde gülümserken.

Kaşlarımı çattım. "İşim var, Sansar. Defol."

Güldü.

Buzdolabından yumurtaları çıkarıp tezgâha koyduğumda arkamdaki dolaba yaslanmış beni izleyen Sansar'ı önemsememeye çalıştım. Malzemeleri son bir kez kontrol edip kek kabını çıkardığımda Sansar yanıma gelmişti.

Tezgâha yaslanırken "Kek mi yapacaksın?" diye sordu hayretle.

"Evet, ne var bunda?"

Elini ensesine götürüp yüzüme baktı siyah gözleriyle. "Bilmem, sadece bu bana... Annemi hatırlattı. O da kek yapmayı severdi."

Sansar'ın annesini ne kadar çok sevdiği aklıma geldiğinde hüzünlendim birden, sevdiği kadını kaybetmişti.

"Beraber yapalım?" diye sordum gülümseyerek.

Şaşkınlıkla bana baktı. Sonra birden yüzü ciddi bir ifade aldı. Tezgâhtan uzaklaşırken "Bir de kek yaparken çekin fotoğrafımı." Diye homurdandı.

Elimle kolunu tuttuğumda vücuduma yayılan elektrikle titredim. Geri çekileceğini sanmıştım ama o bana doğru bir adım attı. Şaşırmıştım ama bir şey demeden elimi çektim.

"Saçmalama, Atlas onu eğlenmek için çekti." Fazla yakın olduğumuzu fark edip tezgâha döndüm tekrar, ama hâlâ kokusunu etrafımda hissediyordum. "Hadi gel, beraber yapalım."

Hiçbir şey demediğinde gittiğini düşünmüştüm ama kokusunun yaklaştığını hissettiğimde bana çok yakın olduğumu anladım. Burun buruna kalmamızdan korktuğum için arkamı dönmedim. Kabın içine malzemeleri dökerken kulağımda hissettiğim sıcaklıkla irkildim. "Kek böyle mi yapılıyor?" dedi omzumun üstünden.

"Eve,." dedim gülümsemeye çalışarak ama bana bu kadar yakınken gülümsemeyi bile unutuyordum.

"Tamam, bana ne yapabileceğimi söyle." Önümdeki kabı çektiğinde ona döndüm temkinli bir şekilde. Sorun yoktu, artık aramızda fazlasıyla mesafe vardı.

"Çırpman gerekiyor." dedim gülümseyerek. Ciddi bir tavırla çırpmaya başladığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Onu izlemek fazla keyifli olduğu için ne düşüneceğini önemsemeden tezgâha dayanıp anın tadını çıkarmaya karar verdim.

"Niye öyle bakıyorsun?" diye sordu bir süre sonra.

"Çünkü şu an çok..." Uygun sıfatı bulmak için zihnimi taradım. "Tatlı duruyorsun."

Emin olmak ister gibi kaşlarını kaldırıp bana baktı ve güldü. "Tatlı mı?" diye sordu keyifle. "Bunu söyleyen ilk kişi sensin." dediğinde gülümsemem yüzüme yayıldı. "Sokak kavgalarında genelde ürkütücü olduğumu söylerler."

Gülümsemem solduğunda tezgâhtan ayrılıp malzemeleri dolaba yerleştirmeye başladım. Odun. Ben burada tatlısın diyorum, o sokak dövüşü diyor. Öküz. Benim edebiyatım çok yüksek değildi ama iltifata cevap verirdim. Yontulmamış kütük.

Süt kutusunu sinirle dolaba koyarken çıkan sesle Sansar arkası bana dönük "Ne oldu?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım.

"Bir de ne oldu diyor, adama iltifat ediyorum ama yok efendim neymiş ona ürkütücü derlermiş. Tabi ben bunları sana, bana tatlı falan de diye söylemiyorum ama yani insan bi-" Sansar'ın hâlâ bana arkasının dönük olduğunu gördüğümde sustum. "Sansar," dedim koluna dokunarak ama o arka bahçeye bakan pencereye odaklanmıştı. Bende baktığımda şaşkınlıkla cama yaklaştım. "Bu adamda kim?" diye mırıldandım. Uzun boylu ve kalıplı genç bir adam eve bakıyordu. Elini cebine götürüp telefonunu çıkardığında Sansar mutfaktan fırladı hızla.

Düşünce MahkumlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin